90’lı yılların başlarında bir TV kanalında, o günün siyasilerinin canlandırıldığı plastik tiplemeler arz-ı endam ederdi.

‘Plastip’ diye isimlendirilen bu siyasi figürler, hayli eğlenceliydiler doğrusu.

 *

Ekrem İmamoğlu, siyasi hayatta bir özne olduğu günden beri, bana hep o plastip tiplemelerden biriymiş gibi geldi nedense.

Aslında ‘nedense’ tabiri lafın gelişi, yoksa neden o plastiplere benzediğini yahut neden onları çağrıştırdığını gayet iyi biliyorum.

 *

En önemli çağrışım unsuru; hiç şüphesiz ki, tabiilikten ve samimiyetten uzak yapay davranışları ve suratındaki sahte tebessüm…

Hiç zorlanmadan yalan atabiliyor olması bir diğer hususiyet…

Vatandaşlarla polemiğe girdiğinde takındığı kibirli ve kendini beğenmiş tavır, tanımlamaya çalıştığımız portreyi tamamlayan mühim bir özellik…

Özetle, kurgulanmış ve abartılı davranış biçimi ile tam bir ‘plastipi’ andırıyor eski soyadı ‘Müdafa’ olan Ekrem İmamoğlu…

Başından beri, bir proje olduğundan zerre kadar kuşku duymadığım Kılıçdaroğlu bile, bunun karşısında bir ciddiyet abidesi gibi duruyor…

 *

Şimdilerde adı CHP genel başkanlığı için geçiyor, Bay plastipin…

Daha doğrusu, seçimin hemen ertesi günü yaptığı ‘değişim’ çağrısı nedeniyle, insanlar onun genel başkanlığa oynadığını düşünüyor.

Bence söz konusu bile değil böyle bir teşebbüs.

Zira oyunu kuran irade yani Kılıçdaroğlu’nu önce CHP genel başkanı sonra Cumhurbaşkanı adayı yapan irade, eğer ‘oyuncu’ değişikliği düşünmüyorsa (ki, bana göre düşünmüyor), kesinlikle Bay Kemal’i kimse yerinden kımıldatamaz.

 *

Ben, malum iradenin Kılıçdaroğlu’nun arkasında hâlâ kapı gibi durduğunu düşünüyorum.

Bütün bu olup biten ise, konsepte uygun bir tiyatrodan ibaret.

Seçim sonuçları nedeniyle büyük bir hayal kırıklığı yaşayan seçmenler ile amigo kıvamındaki medya ve diğer yandaş unsurları bir süreliğine oyalamayı hedef alan bu tiyatro; amiyane tabirle bir ‘gaz alma’ operasyonu…

 *

Tersini düşünelim…

Eğer İmamoğlu, gerçekten genel başkan olmak istiyor ise, yapması gereken bu mudur?

Hiçbir şey söylemiyor ve tabanı heyecanlandıracak en küçük bir girişimde bile bulunmuyor!

‘Manifesto’ diye kamuoyunun dikkatine sunduğu şey, kocaman bir balondan ibaret.

Altında, bırakın ekibini, kendi imzası dahi yok.

Neymiş?

‘İktidar için değişim’miş…

İçinde, ‘acaba’ dedirtecek tek bir iddia olmayan dümdüz bir metnin, ‘manifesto’ diye isimlendirilmesi bile kelimenin tam manasıyla ayıp…

 *

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bunların hepsi bir oyalamaca…

Görünen o ki, CHP’yi dizayn eden irade, İmamoğlu’na bir kez daha İBB adaylığını münasip buldu. Lakin İmamoğlu, yeniden kazanabileceğine emin değil ve bu oyalamaca vesilesiyle, hasar almadan kurtulabilmenin yollarını arıyor.

Bakalım bu oyunu daha ne zamana kadar sürdürebilecekler…