Edebiyatımızda geçmişten gelen ve sürekli tekrarlandığı için hiç sorgulanmayan yanlışlar olabiliyor. Elbette müfredatın bunda önemli katkısı var. Ders kitaplarında yıllarca ezberletilen nice bilginin aslında birer yanlıştan ibaret olduğunu gerçek bilgiler ortaya çıktıkça öğrenebiliyoruz. Mehmet Akif, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, İsmet Özel gibi büyük şairlerimize dair itibarsızlaştırma çabaları, İkinci Yeni’nin kurucularına dair karartmalar, Zarifoğlu’nu ve İslamcı şairleri toptancı bir anlayışla “mistik şair” diyerek etiketleme çabaları bu meyanda dile getirilebilir.

Osman Özbahçe’yi Türk okurları, özellikle de şiir severler yakından tanır. Günümüzde aktif olarak eleştiri türünde kapsamlı eserler yayımlayan birkaç isimden biri de Osman Özbahçe’dir. Türk şiirinin nicelik olarak arttığı, nitelik olarak ise dipleri gördüğü günümüz şiir ortamında ısrarla “o iş sizin bildiğiniz gibi değil” diyen birkaç isimden biridir. Özbahçe’nin eleştiri türündeki son eseri geçtiğimiz aylarda yayımlandı. Ebabil Yayınlarından çıkan “Zarifoğlu Efsane ve Şiir” başlıklı eser önceki çalışmalarını bütünleyen bir niteliğe sahip.

Zarifoğlu Efsane ve Şiir” Özbahçe’nin titiz taramalarının/sorgulamalarının bir ürünü olan ve ezberleri bozan diri bir kitap. Daha önceki kitaplarında da aynı hassasiyeti gördüğümüz Özbahçe’nin bu çalışması edebiyat tarihimizin eksik kalan parçalarından birini daha aydınlatmayı hedeflemiş. Kitap genel olarak 1966-1987 yılları arasındaki Türk şiirinin manzarasını Cahit Zarifoğlu’nun yaşantısı, eserleri ve dâhil olduğu edebiyat dergileri üzerinden ele almış. Bu anlamda çalışmanın mihenk noktasını “Yedi Güzel Adam” efsanesi ile Diriliş-Edebiyat-Mavera dergilerinin yayımlanış süreçleri oluşturuyor.

Özbahçe’nin araştırmalarına göre ismini Cahit Zarifoğlu’nun aynı isimli şiirinden alan “Yedi Güzel Adam” efsanesi bilinçli bir tasarımın ürünüdür. Özellikle Zarifoğlu’nun vefatından sonra Mavera ekibinin diğer üyeleri tarafından sıkça tekrarlanan bu efsane 2014 yılında TRT’de yayımlanan aynı isimli diziyle zirveye ulaşmıştır. Oysa “Yedi Güzel Adam” kitap olarak Zarifoğlu’nun yaşadığı dönemde tek baskıda kalmıştır. Bu diziyle birlikte popüler kültürün bir nesnesine dönüşen kitap art arda yeni baskılar yaparak yüz binden fazla okura ulaşmıştır. Bir şiir kitabı için bu rakam Türkiye gerçekliğinin çok üstünde bir rakamdır.

İlk bölümü 1970 senesinde “Diriliş” dergisinde yayımlanmaya başlayan “Yedi Güzel Adam” şiiri dönüşümlü olarak “Edebiyat” dergisinde de yer almış ve nihayetinde 1975 yılında tamamlanmıştır. Aslında bu süreç Diriliş dergisiyle başlayan Edebiyat dergisiyle devam eden ve Mavera dergisiyle hitama eren terk edişlerin-ayrılışların-kırgınlıkların özel tarihini de barındırmaktadır. Özbahçe’nin tespitlerine göre bu süreçte en büyük haksızlık Sezai Karakoç’a yapılmıştır. Zarifoğlu ise ekibin diğer üyelerinin aksine yaşanan bu süreçten rahatsız olmuş Karakoç’a olan bağlılığını ve saygısını her fırsatta dile getirmiştir.

Özbahçe’ye göre Karakoç 1950’li yıllardan itibaren tek başına edebiyat, tek başına şiir, tek başına ortam demektir. Karakoç, Mavera ekibini güçlü bir biçimde etkilemiş, “yedi adam”ı “yedi güzel adam”a dönüştürmüştür. Hepsi Müslüman kimliklerini Karakoç’la kazanmıştır. Çünkü Karakoç tek başına dünya görüşü, ideolojik perspektif, siyasal kimlik demektir. Adeta bir misyon çizgisidir. Karakoç’la ilk tanıştıkları gün kulaklarında yankılanan “Ama biz Müslümanız!” cümlesi Zarifoğlu ve Özdenören başta olmak üzere tüm ekibi öz kimliklerine yöneltmiştir. Zarifoğlu’nun 1977’de yayımladığı “Menziller” kitabında yer alan “Arzıhal” isimli şiir Karakoç’a olan sevgi ve bağlılığın ilanıdır.

Özbahçe’nin tespitlerine göre Zarifoğlu hayattayken “Yedi Güzel Adam” şiirinde kastedilenlerin kimler olduğunu bilinçli olarak muğlak bırakmıştır. Çünkü onun amacı belirli kişileri imlemekten çok bir ideali taşıyacak yeni nesillere ilham vermektir. Bu gerçeğe rağmen Zarifoğlu’nun vefatından sonra Mavera ekibinin kalan üyeleri tarafından birbirinden farklı “Yedi Güzel Adam” listeleri açıklanmıştır. Bu liste karmaşasına 2012 tarihinde Rasim Özdenören kendince noktayı koymuştur. Ona göre bu yedi isim; Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Cahit Zarifoğlu, Akif İnan, Rasim Özdenören, Alaeddin Özdenören ve Erdem Bayazıt’tır. Önceki listelerin hiçbirinde Sezai Karakoç’un ismi geçmiyorken Özdenören’in bu açıklamasında “orjinali budur” diyerek Karakoç en başa yazılmıştır. Özbahçe’ye göre bu durum daha önceki Mavera eksenli kurguları boşa çıkardığı gibi kendi isimlerinin Karakoç’la yan yana anılması için son bir girişim anlamı taşır.

Özbahçe’ye göre “Yedi Güzel Adam” kitabının dünyada eşi yoktur. Kitap zamanla kendi medyasını, iletişim ağını, efsanesini üretmiş, toplumun bütün katlarına yayılmış, televizyon dizisine, popüler kültüre dönüşmüş, bu yolla milyonlarca insana ulaşmış, Zarifoğlu ismini her eve taşımıştır. “Zarifoğlu Efsane ve Şiir” bütün açıklığıyla bu hikâyeyi anlatmaya çalışmaktadır. Pek çok gerçeği ilk kez öğreneceğiniz bu titiz çalışmayı mutlaka okumanızı tavsiye ederim.