Bizler, bu hazine ayında layıkıyla kulluk vazifemizi yerine getiriyor muyuz? Allah’u Teâlâ bizden nasıl bir kulluk bekliyor? Hiç düşündük mü? Bizleri yoktan var eden yüce Allah’u Teâlâ’ya nasıl kulluk etmeliyiz? Bunun şuurunda mıyız? Yaptığımız işlerde hiç “benim yaptığım bu iş Allah’u Teâlâ’nın emirlerine ve yasaklarına uydu mu?”diye bir soru sorduk mu?
Allah’u Teâlâ “Sana yakîn gelinceye kadar Rabbine kulluk et!” (el-Hicr, 99. ayet) buyurarak, Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem’e ve bizlere, son nefesimize kadar kulluğu yaşamamızı emretmiştir. Kulluk sadece hayatımızın belli zamanlarına mahsus olmayıp, aksine Allah’u Teâlâ’nın Kur’an’ı Kerim’in dede buyurduğu üzere, son nefesimize kadar hayatımızın her ânında yaşamamız gereken bir mükellefiyettir, kulluk.
Dolayısıyla insanın ramazanı şerifi bulunmaz bir hazine olarak algılaması ve bu ayda diğer aylarda tam manası ile yönelemediği tefekküre yoğunlaşması gerekmektedir. Ve ramazan ayını öyle manevi bir haz ile geçirmelidir ki, bu haz ve manevi atmosfer insana en az bir ay yetmelidir. Bu yönde istikamet üzere olmalıdır.
İstikâmet ise; Allah’u Teâlâ’nın ve Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin muhabbetini gönlünde her daim paha biçilemez bir hazine gibi gönlünde saklaması, hayatının her anını Kur’an’ı Kerim ve Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti üzerine yaşaması, dünya hayatının bir nefsani arsuolduğunu, ahiret hayatını kendisine verilen en yüce nimet olarak telakki etmesi şuuru ve idrâki ile yaşayacağımız bir kulluktur.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, geçmiş ve gelecek bütün günahları bağışlanmış olduğu hâlde, geceleri sabahlara kadar gözyaşları içinde namaz kılmış ve istiğfar etmişlerdir. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, omuzlarında ümmetin mes’ûliyetini taşırken dahi, hiçbir zaman tebliğden geri kalmamıştır. İlk mescit yapılırken dahi mübârek sırtında taş taşımıştır.
İyi bilmeliyiz ki, Peygamberlerin dışında hiçbir kimsenin imanlı bir şekilde ruhunu teslim edeceğine dair bir teminat yoktur. Bu sebepledir ki bir insanın yaşantısının her anı Allah’u Teâlâ’yı zikir ve teşbih ile geçirmesi zorunluluğu bir hakikattir. Ümmetin, günahtan uzak durması gereken bu ayda, ümmeti haramlardan uzak tutmak, onlara emribi’l-Ma’ruf yapmak biz mü’minlerin üzerine bir borçtur. Ve dahi zorunludur. İnsanlara Oruç’un haramlarından bahsetmek, mekruhlarından bahsetmek ve orucun bize kazandırdığı o güzel müjdelerden bahsetmek gerekmektedir. Ve dahi zaruridir. Unutmayalım ki oruç bir diriliştir. Bir şahlanıştır. Kulluk vazifelerinin olmadığı bir toplumda diriliş olmaz. Vesselam…
Allah’u Teâlâ bizi son nefesimizi Azrail aleyhis selam vasıtası ile Allah’u Teâlâ’ya teslim edinceye kadar, bizden istenilen kulluk vazifesi ile yaşamayı bizlere ihsan eylesin…
Âmîn…