Türk edebiyatında özellikle öykü denince akla gelen en önemli isimlerden Ömer Seyfettin, bende neden böyle bir başlıkta kendine yer buldu? Ömer Seyfettin’in Eleğimsağma öyküsünü hangi amaçla yazdığını elbette bilemem (hüsnü zan beslerim) ama bugünden bakınca acaba yanlış bir şeye açılan yolda katkısı olmuş olabilir mi diye sormadan da geçemiyorum. Niçin?
Eleğimsağma, gökkuşağı demek. Alaim-i semanın halk dilinde dönüşmüş hali. Küçük Ayşe’nin öyküsü. Ayşe, kapanma vakti gelince kız olmak istemediğini fark eder. Erkek oyunları oynamayı seven Ayşe, eğer kapanırsa hayatı boyunca kadın olacak, kadın hayatı yaşayacak ve erkek hayatına vazgeçecektir. Bunu istemiyordur, Ayşe erkek olmak istiyordur. Üstelik küçük kız çocuğu Ayşe, küçük kız çocuğu Gülsüm’e âşıktır ve onunla evlenmek istiyordur. Ne yapabilir? Aklına gökkuşağı gelir. Eğer gökkuşağının altından geçerse istediğine kavuşacaktır. Bir ağacın altına oturur, bekler. Nihayet gökkuşağı çıkar, altından geçer. Kendisini erkek bulur bir anda. Hemen köye gider. Gülsüm evlenmektedir. Düğünü basar, karşısına çıkanları bir hamlede yere serer. Köylü şaşırır, kim bu yiğit diye sorarlar. Ayşe başından geçenleri anlatır. Gülsüm’ü zorla alır. Ancak köyün imamı nikâhı kıymaz. Caiz değildir der. Ayşe tam imamı öldürecektir ki bir anda uyanır. Hepsi rüyadır. Babası saatlerdir onu aradığı için kızgındır.
Her ne kadar seküler kesime göre gökkuşağının altından geçince cinsiyet değişeceğine inanılması Anadolu âdeti olsa da bu bir efsanedir. Gerçekliği yoktur. Onlar minareyi çaldıkları için kılıf uydurma derdindedirler. Ömer Seyfettin neden böyle bir öykü yazma ihtiyacı hissetti? Bilemiyorum. Ömer Seyfettin müthiş bir öykü yazarı olsa da temkinli okunması gereken öykülere sahip ve tehlikeli tek öyküsü bu değil. Ne yazık ki ülkemizde senelerce çocuk yazarı diye anılmış ve öyküleri çocuklara okutulmuştu. Tahribatı keşke ölçebilsek! Benim de çok sevdiğim Diyet öyküsü örneğin, bir çocuğun zihninde onulmaz yaralar açabilir.
Peki ya bu öykü? Bir çocuk bu öyküyü okuduğunda, ki binlerce çocuğun okuduğundan emin olabiliriz, bilinçaltına ne yerleşecek? Bir kız çocuğunun erkek olmak istemesinin, bir kız çocuğuna aşık olmasının normal olduğu yerleşmeyecek mi? Basit bir öykü deyip geçebilir miyiz? Sanmıyorum. Özellikle günümüzde diziler/filmler aracılığıyla LGBT’nin, aileyi bitirme hareketlerinin propagandasının yoğunlaştığını düşünürsek; bu konuda olumlu imada bulunan bir öyküye, bir cümleye bile hoş bakabilir miyiz? Gökkuşağı hareketinin başlamasında Ömer Seyfettin’in rol aldığını söylemek, dünyadaki haline bakarak fazla hayal gücü olur elbette ama bir dayanak sağlaması da göz ardı edilemez, edilmemeli de. Buna nasıl bir tedbir alınabilir, onu da eğitimciler, pedagoglar düşünmeli. Ben işaret etmekle sorumluyum.
Yine de kendilerine bu öyküyü dayanak olarak kullanan LGBT üyeleri bence çok havaya girmesin, öykünün sonunu düşünsünler. Kız kıza, erkek erkeğe ilişki isteyenlerin cinsiyet değiştirebilecekleri bir gökkuşağı yok, kendilerini kandırıyor, avutuyorlar. Küçük Ayşe’nin de yaşadığı gibi; o gökkuşağını ve ilişkiyi anca rüyanızda görürsünüz!