Doğduğumuz andan itibaren sürekli bağımsız hareket etmeye doğru yol alan bir gelişim hikâyemiz var. Annemizden ayrılmak, bağımsız hareket etmek, kendi işimizi kendimiz yapmak ve oyunun kurallarını kendimiz koymak istiyoruz. Buna istem diyoruz. Özerklik, otantiklik ve bireyselleşme, kendin olma, hür irade önemlidir insan için. Ama daha da önemli bir şey var, eğer sosyalleşmek ve sağlıklı bir iletişim kurmak ve çevremizdekiler tarafından kabul görmek istiyorsak tabii. Bu benim için önemli değil derseniz şayet işiniz daha kolay, asosyal olarak yaşamınıza devam eder, hatanın siz de değil diğer insanlarda ve evrende olduğunu düşünerek rahatlayabilirsiniz.
Ama bende mutlu olmak istemez miydim şu yalan dünyada diyorsanız ve ben dostsuz yaşayamam diye düşünüyorsanız o zaman önemli bir faktör devreye giriyor. Bunun adı karşıt istem. Yani bizim arzularımız, dürtülerimiz, hayallerimiz, hislerimiz, fantezilerimiz ve doğrularımız olduğu gibi toplumun ve diğer insanların da bizden istediği bazı talepler ve insan olmanın gereği olarak yerine getirmemiz gereken bazı beklentiler var. Hür doğdum hür yaşarım diyerek işin içinden sıyrılamayız. Sosyal ve beşeri kuralları, normları, değerleri ve geleneklerin bize vermiş olduğu ipuçlarını dikkate alarak davranmamız gerekiyor. Yoksa dışlanırız hem toplumdan hem de aileden. Bu nokta fazlasıyla göz ardı ediliyor günümüzde.
Eşlerin kişilik özelliklerini, bireysel farklılıklarını evlilik hayatında da yaşamaları bir birey olarak varlıklarını sürdürmeleri mutlu ve huzurlu bir yuva için oldukça önemlidir. Aksi takdirde evlilikte sadece bir kişinin dediği olur, birinin istediği hayat yaşanır, diğerleri de itaat ederek mutlu olur. Bu durumda belli bir süre sonra evlilikte sorunlar oluşmaya başlar. Bireyselleşme sağlıklıdır ancak benlik “biz olabilme” ile bütünleşebilince ve benden bize geçilebilince evlilik sağlıklı bir düzlemde sürdürülebilir. Böyle bir atmosfer oluşmadığı durumlarda eşler engellendiğini, kendisine müdahale edildiğini düşünerek mutsuz olmaya başlar. Evlilik hayatlarında yaşadıkları en küçük sorunlarda akıllarına ilk gelen şeylerden birisi boşanmak olabilir.
Sorunlara gösterilen aşırı duyarlılık ve hayatı haz merkezli görmenin bir sonucu bu. Bir otobüs yolculuğunda bile yanımızda oturan kişiyle belli bir alanı paylaştığımız için bir süre sonra sorun yaşayabiliriz. Ama günümüzde evli çiftler birbirleriyle hiçbir sorun yaşamadan bir hayat sürdürmeyi daha evliliğin başında idealize ederek kendilerini sorunlara karşı kırılgan bir hale getiriyor.
Evlilikler bir bakıma cam bir fanus içerisinde yaşanıyor ve çok hassas ve kırılgan bağlarla idame ettirilmekte. Sık sık karı koca arasında “bana müdahale edemezsin” şeklinde diyaloglar da bunun bir göstergesi aslında. Beş on saatlik bir yolculukta bile yan yana oturan insanlar arasında belli bir süre sonra sorunlar yaşanıyorsa, bir ömür sürecek hayat yolculuğunun yolcuları arasında sorun yaşanmaması mümkün mü?
Evliliği dünya ve ahiret saadeti ve Allah’a iyi bir kul, peygamberimize iyi bir ümmet olmak için bir araç olarak görünce ve nihai hedef bu olunca bu yolculukta yaşanan problemler de bu ulvi amaç uğrunda çok da fazla sorun olarak görülmüyor. Evliliğini kendi bireysel haz ve heveslerinin ötesinde iyi evlatlar yetiştirerek topluma, milletine ve ülkesine faydalı olmak için bir fırsat olarak gören bir insan, kendi egosunu ve bireyselliğini şişirmenin ne denli zararlı olduğu gerçeğiyle yüzleşebiliyor. Evliliği kendisini değil ailesini güçlendirmek, gününü yaşamak değil yarını kazanmak olarak gören bir kadın veya erkek zaman zaman eşi ona müdahale etse de veya evde sorunlar yaşansa da bunları bir kriz olarak görmüyor ve tolere edebiliyor. Bu insanın aklına ilk celsede boşanmak gelmiyor.
Yani özgürlük amaç hâline gelince patolojik oluyor özgürlük iyi bir yaşamın amacı haline gelince ise işlevini görüyor. Unutmayalım ki insanoğlu çağlar boyunca giderek daha fazla özgürleşmiş ancak bu özgürlüğün bedelini esaretle ödemiştir. Genç kızlara sokaklarda yaşamayı tavsiye edenlerin Fransa'da %70'lere, Almanya'da ise %60'lara varan gayrimeşru doğum oranlarına göz atması gerekir. Tabi böyle bir dertleri varsa.
Selametle…