Savaş yılları. Yunan askeri işgale devam ediyor. Kuzuluk Köyü’ne düşüyor yolları. Yunan’ı gören genç kızlar korkuyla evlerine kaçıyor, kapıları kilitliyor. Bir genç kız, bir Yunan’ın dikkatini çekiyor. Yunan kızın namusuna göz dikmiş, kapının önüne geliyor, kıza sesleniyor. Kızdan ses yok. Bir arkadaşı yanına geliyor. Evi ateşe vermesini, yangından kaçmak için mecbur evden çıkacağını söylüyor. Yunan, evi ateşe veriyor. Köylüler ağlayarak, Yunan ise gülerek evin yanmasını seyrediyor, kızın korkarak evden çıkmasını bekliyorlar. Yangın evi sarıyor. Kız çıkmıyor! Evle birlikte yanarak şehit oluyor.

Namusu için yanmayı göze alan, yanarak can veren kadınlardan, kadınlarımızdan; “Namus mu, kirletmeden duramam”, “Kötü yola düştüm, böyle iyiyim”, “Tam iffetli olucam, bi gülme geliyor” gibi ve daha buraya yazmaya ve dile getirmeye edebimin müsaade etmediği pankartlar taşıyan, cümleler kuran, bu sapkınlıkları savunan feminist kadınlara geldik!

***

Yine savaş yılları. Fransızlar Antep’i işgal etmiş. Azap Osman adında bir yiğit. Kuvâ-yi Milliyeciler’in yanına gidiyor, savaşa katılmak istediğini söylüyor. Olmaz diyorlar. Silahın yok, bizde de sana silah alacak para yok. Azap Osman’da da para yok ama konu vatan olunca her şey teferruat halini alıyor. Her şey! Altı-yedi yaşındaki kızını alıyor, yürüyerek Halep’e varıyor. Küçücük kızını, Halepli bir aileye beş altına evlatlık olarak veriyor. O parayla silah alıyor. Geliyor yeniden. Alın diyor, silahım var ama mermiye para yetmedi, mermiyi de siz alın!

Vatan için kendi evladından vazgeçen babalardan; terör konu olduğunda, sınır tehdidi olduğunda, memleket dört taraftan kuşatıldığında, devlet savunma konumuna geçtiğinde “Savaşa hayır”, “Devlet katliam yapıyor”, “Katil devlet” sloganları atan, Gezi gibi fırsatlar çıktığında polis arabası yakan insanlara geldik. (Tabii herkes böyle değil. Namık Kemal’in “Fıtrat değişir sanma. Bu kan yine o kandır” dediği gibi, millet fıtratı hala devam ediyor. 15 Temmuz işgal girişiminde oğluyla birlikte şehadete koşan Erol Olçok’u unutmak ne mümkün!)

****

Çanakkale’ye şehitliklere gidin. Şehit listelerinde yüzlerce Suriyeli kardeşimizin ismini görürsünüz. Beraber milli mücadele verirken, şimdi, o noktadan, “Suriyeliler defolsun”, “Mülteci istemiyoruz”, “Rezil bir durum” sloganlarına, üstelik bu sloganları seçim vaadi olarak sunan bazı muhaliflere geldik.

***

Bunu gibi onlarca olumsuz örnek sayılabilir fakat ne kadar olumsuz gelişme varsa bir o kadar da olumlu gelişmeler oluyor memleketimizde. Her şey zıddıyla kaimdir. Toparlanmamız için, eskiyi, ne olduğumuzu hatırlamamız gerekiyor. Bu yüzden dile getiriyorum bunları. Yazı bittiğinde huzursuz hissetmemeniz için olumlu bir örnekle bitireyim. Ord. Prof. Ali Fuat Başgil’in 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri adlı kitabında anlattığına göre; İsmet İnönü döneminde camilere gizli hafiyeler gönderiliyor, camiye giden insanlar devlet memuru yapılmamak üzere fişleniyordu. O günlerde insanlar camiye gittikleri için işsiz kalmanın bedeliyle gözyaşı dökerken, bugün Genelkurmay Başkanı’nı, Hulusi Akar Paşa’yı (şimdi Savunma Bakanı) sabah namazında, camide görerek mutluluk gözyaşı döküyor.