Sinema salonları 1 Temmuz’da açılıyor. Yeni normal denen sürece dair en bariz göstergelerden biri sanırım bu karar. Zira tamamen kapalı ortamda birkaç saat bulunmak şu aşamada çoğunluğun endişe ile yaklaştığı bir durum.
‘Yeni normal’in hepimiz için yeni heyecan ve alışkanlıklar demek olduğu da malum. Hal böyle olunca her bir fert hayatının bu yeni aşamasına dair güncellemeler yapıyor.
Yeni normal aşaması yaz mevsiminin (yani tatil sezonunun) başına denk geldiği için insanların ekseri olarak tatil yörelerine gideceğine şüphe yok. Otelden çok pansiyon ya da özel mülk kiralamasına tercih edilecek belki.
İşte bu ahval ve şerait içinde sinemayı ‘yeni normal’ hazinesinden mahrum bırakacak dahili ve harici etkenler söz konusu.
Öncelikle sinema salonları, insanların karantina travmasını aşabilmesi ve güvenerek film izlemeye gidebilmesi için ciddi şekilde çalışmalı. Temizlikten çok daha fazlası gerekli. Kapalı ortam ve havalandırmanın klimalar marifetiyle yapılıyor olması insanları korkutuyor. Buna dair çözüm üretilmeli. Ayrıca sosyal mesafe kuralına uygun oturma düzeni oluşturulmalı.
Evet, bunların hepsi düşünülüyordur. Umarım.
Peki, bilet fiyatlarına yansıması ne olacak bu durumun?
Oturma düzeninden ötürü en azından yarı yarıya kapasite düşüklüğü yaşanacak. Bu haliyle bile salonların dolması zor. Ayrıca temizlik ve benzeri çabalar da ciddi masraf, işletmeler açısından. 3 aydır kapalı kalınmasını da düşünelim…
Bilet fiyatlarının artması, zaten şüphe ile sinemaya gidecek insanları ‘gitmeme’ seçeneğine yönlendirecek. Ve bu sürecin birkaç ay devam etmesi işten bile değil…
Burada salonlara/dağıtımcılara desteğin şart olduğu sonucu çıkıyor. Genel destek paketleri dışında özel çözümler bulunmalı.
Meselenin bir de film sahipleri ve sinema çalışanları boyutu var.
Filmi olanların vizyon sıkıntısı yaşayacağı kesin. Aylardır vizyon bekleyen filmlerin ciddi bir kısmı salon bulamayacak. Bunun için bir çalışma var mı? Alternatif salon oluşturma ya da seans sayısını arttırma gibi çalışmalar yapılmalı. Özellikle kültür merkezlerinin salon olarak kullanılması bütün Anadolu’yu kapsayacak yeni ve çoklu bir gösterim ağı demek olur ki bu, zaten dağıtım/salon sorunu yaşayan sinemamız için bulunmaz imkan doğurabilir. Alternatif salon fikrinin uygulaması yapılmış olur.
Sinema/film sektörü çalışanları açısından ise durum hayli zor. Dizi ve sinema setleri durdu. Binlerce çalışan ne yaptı? Geçimini nasıl devam ettirdi?
Kimsenin yapmadığını Netflix yaptı. Kamera arkasında çalışanlara 4 milyon TL yardımda bulundu. Babasının hayrına yapmadı elbette. İlerleyen dönemde sektörde sözünün geçmesi için kritik bir adım.
Peki, Netflix’in aklına geleni Türkiye’de neden başkası yapmadı?
Başta devlet, sonra sektörün ileri gelenleri ya da burjuvamız, bu yola teşebbüs etmedi.
Özellikle devlet ve burjuva (burjuvamız yok ama teknik olarak adının geçmesi gerekiyor) çok ciddi bir imkanı kaçırmak üzere. Şu dönemde sektörü ve emekçiyi desteklemek için atılacak adımların meyveleri orta vadede alınacaktır.
Hala geç kalınmış değil.
Yarından tezi yok hayata geçirilecek yeni uygulamalarla sektöre kan verilebilir. İzleyici ile sinema sektörü ve hatta burjuva ile devlet arasındaki bağı kuvvetlendirmek için tarihi bir fırsat kaçmak üzere.