Dile kolay.. 5 genel, 3 yerel, 3 referandum ve 1 Cumhurbaşkanlığı olmak üzere toplam 12 seçimden zaferle çıkan AK Parti 16 yıldır ülkeyi tek başına kesintisiz yönetiyor. Ülkeyi devraldığı 2002 yılından bugüne sanayiden-savunmaya, sağlıktan-ekonomiye, adaletten-turizme Cumhuriyet tarihinin toplamından fazla yatırımlarda bulunmuş, ilerlemeler kat etmiş, kalkınma hamlelerine imza atmış.

Bu başarının temelinde ayakları bu topraklara basan, bağımsızlık uğruna her türlü bedeli ödemekten çekinmeyen; ülkeyi dışa bağımlı olmaktan kurtarmak için her alanda yerli ve milli üretime ağırlık veren; cuntanın süngüsüne, yargının tokmağına, ABD’nin icazetine, Batı’nın desteğine değil, önce Allah’a sonra milletine sırtını dayayan Recep Tayyip Erdoğan’ın karizmatik liderliği var.

Peki Erdoğan’ın rakiplerine baktığımızda ne görüyoruz?

Kurulduğu günden bugüne millete yukarıdan bakan, “benim oyumla çobanınki bir mi olacak” kibriyle konuşan, dini değerleri hayattan soyutlamak, dindarlara dünyayı zindan etmek için elinden geleni arkasına koymayan CHP’nin adayı Muharrem İnce, milletten birisi gibi görünmek için sahnede bisiklete binmekten tutun, tarlada traktör sürmeye kadar her türlü performansı ortaya koydu. O yetmedi dindarların oyuna talip olmak için abdestsiz evden çıkmadı, dilinden Ayet-el Kürsi’yi düşürmedi, namaz vakitlerini kolladı.

Elbette herkesin özel yaşantısı ve değerleri kendisine. Bunlar üzerinden birilerini yargılamak yıllarca eleştirdiğimiz Kemalizm ile bizleri aynı kefeye sokar. Burada dikkat çektiğimiz husus samimiyet. Temsil ettiği, adayı olduğu CHP, ne dine dair getirdiği yasaklar ne de dindarlara uyguladığı yaptırımlara dair bugüne kadar daha ne hatalarını kabul etti ne de özür diledi.

Hadi CHP’yi geçelim. 2009 yılında TBMM’ye verdiği soru önergesinde TRT’de bir bayanın başörtülü çalışmasından duyduğu rahatsızlığı dile getiren, 2013 yılında katıldığı bir televizyon programında “Eğer bunlar iktidarda kalırsa 2018’de türban takmak zorunlu olacak, herkesi kapatacaklar” yalanı üzerinden başörtüsü korkusu pompalayan Muharrem İnce bu yasakçı ve yalan sözlerinden dolayı özür diledi mi? Geçmişin bagajları sırtında kambura dönen bu zihniyetin hangi sözüne inanalım, neresini samimi bulalım?

Erdoğan sen kindar nesil dersen minicik köpek yavrusunun bacaklarını keserler sonra” sözleriyle vahşice katledilen yavru köpeği kendi siyasetine alet eden Muharrem İnce “daha ne kadar ileriye gidebilir ki” dediğimiz performansına adeta tüy dikti!

Meral Akşener’i gündeme alarak zamanınızı zayi etmek istemiyorum.

Temel Karamollaoğlu ise hayatının yanlışını yaptı. Önce Abdullah Gül’ü çatı aday yapmanın mimarlığına soyundu. Başarısız olunca tek başına aday oldu. Milli Görüş geleneğine sadık kalıp, ülke ve ümmet merkezli muhalefeti tercih edebilseydi bugün kazanan kendisi ve hepimizin maslahatı olacaktı. Ama o da diğerleri gibi Erdoğan nefreti üzerinden yürümeyi tercih etti. Geriye ise saygınlığını kaybeden, değerleri ve tarihi ile çelişerek uçuruma savrulan temelsiz bir duruş kaldı.

AK Parti’ye dair ufak tefek hatalar, şahsi küskünlüklerinizin ülkenin kaderini belirleyecek oyunuzda başat unsur olmasına izin vermeyin. Alternatiflerine baktığınızda kalbinize, aklınıza ve vicdanınıza döndüğünüzde bu ülke için yegâne çıkışın Erdoğan olduğunu siz de görüyorsunuz. Bu şuurla sandığa gitme dileği ile 24 Haziran seçimleri ülkemiz için şimdiden hayırlı olsun.