Kayısıcı Erhan Abi’nin evindeyiz. Konu derin mi derin; haşir ve ebediyet. İnsan bu dünyaya misafir geldi. Asıl yerimiz vadedilen sonsuzluk değil mi? Allah her varlığa bir yol açmış, istidadını vermiş. Tohum çiçek açmak istiyor, çekirdek meyveye dönüşmek, yumurta canlanmak istiyor ve Allah tüm bunlara cevap veriyor. Peki insan? İnsan niye sonsuzluk istiyor? Bu dünyanın geçiciliğini hissedip “ebediyet” diye bir özlemle yanıp tutuşması neye işaret?

Bu soruların arasında Hacı Halil Abi söz alıyor: “Bugün iki milyar Müslüman, Filistin için dua ediyor. Neden kabul olmuyor?” İşte mesele burada. Allah, Kur’an’da ne diyor: “Allah’ın ipine sımsıkı yapışın, ayrılığa düşmeyin.” (Al-i İmran, 103) Peki, bizler bu emre uymuş muyuz? Ayrılıkları bir kenara bırakmadan ettiğimiz dualardan nasıl bir netice bekleyebiliriz?

ASHAB-I KEHF VE SEVR MAĞARASI: İNANCIN DİRLİĞİ

Tarihteki Ashab-ı Kehf… Gençler, inançlarını korumak için bir mağaraya sığınırlar. Allah, onları 309 yıl muhafaza eder. Sevr Mağarası’ndaki örümcek ağı ve güvercin yuvası. Allah, Peygamber Efendimiz’i (a.s.m) koruyarak duasına cevap verir. Tüm bunlar birliği gösterir, dirilişi gösterir, inancı gösterir. Dağınıklıkta bu hikmet ortaya çıkar mı?

BÖLÜNMÜŞLÜK VE YAHUDİ STRATEJİSİ

Aristo’nun, Büyük İskender’e öğüdünü hatırlayın: “Onları küçük parçalara ayır; ama sınırlarını tartışmaya yol açacak şekilde belirle.” Bugün Yahudi lobileri İslam dünyasını böyle parçalıyor. 65 Müslüman devlete bölünmüş İslam âlemi… Sınırlar, mezhepler, cemaatler… Bu ayrılıklar varken dua gücünü nereden bulacak?

“Ya Rabbi! Müslümanların kalplerini birleştir, aralarındaki kin ve nifak perdesini kaldır. Bizi tek bir sancak altında toplamanı niyaz ediyoruz.”