Yine gündemin biraz dışına çıkalım. Başlığa bakarak aklınıza farklı şeyler gelmeden sadede gelelim: Atıkların geri dönüştürülmesinden bahsediyorum.

Tüketim toplumuna dönüşmüş olduğumuz günümüz dünyasında insanlar bir şeylerin yolunda gitmediğini ve yanlış gittiğini görerek bir arayışa girdi. Yani çöp üreten insanlık artık bunun çok rahat bir şekilde geri dönüştürüldüğü de fark ederek çoğu kimsenin “çöp” dediğini geri dönüştürmeye başladı.

Ortaokul ve lise yıllarımızda (70’lerin sonu, 80’lerin başı) okul müdürlüğümüzü yapan Muhterem Hocam Abdurrahim Ural, ne zaman bizi rehberlik saatinde sınıfta temizlik yaparken görse önce “Temizlemek marifet değil, aslolan kirletmemektir” der durur ve ondan sonra da “Aferin” derdi.

Burada da aslolan çöp üretmemek. Akabinde de geri kazanma ve geri dönüşüm devreye giriyor. Yani günümüzde artık pek çok şey rahatlıkla geri dönüştürülebiliyor.

Elimde çok yeni rakamlar yok ama bir köşeye not ettiğim rakamlar üzerinden bakalım biz yine. OECD’nin 2013 verilerinde ülkelere göre atıkların “Geri Dönüşüm” yüzdeleri şöyle: Almanya: 65, G Kore: 59, İngiltere: 43, İtalya:41, Fransa: 38, ABD: 35, Japonya: 19, Türkiye: 1. Rakamları yanlış okumadınız, en son sırada yazdığım Türkiye’de geri dönüşüm oranı yalnızca yüzde 1. (Yazı ile yüzde bir)

Son dönemde yetkililer bu konuda adımlar atmış olsa da sonular istenilen düzeyde değil. Çöpteki atıkların toplanarak geri dönüşüm merkezlerine gitmeden önce yapılacak olan daha önemli.

Avrupa’nın pek çok ülkesinde aynı çöp torbasına her türden atığı aynı anda atamıyorsunuz/atamazsınız. Yani dönüştürme için ilk adım atıkların çöpe atılma safhasında başlar. Her türlü şeyi aynı çöp poşetine koyduğunuzda geri dönüştürülebilme imkânı olan pek çok şeyi de dönüştürülemez bir şekle sokmuş oluyorsunuz. Bilhassa yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları bu farkındalığı/bilinci oluşturmak durumunda.

Mesela atık pillerin çöpe atılması büyük yanlış ve aklınıza gelmeyen pek çok zararı da beraberinde getirir. Kullandığınız sıvı yağları asla lavabolara dökmez ve çöpe atmazsınız. Okuduğunuz gazete, dergi vb. şeyler çöpe atılmaz, ev atığınız yanına güzelce bırakılır. Görevliler de gelip onu alıp geri dönüşüme götürürler. Yine Avrupa’da kullanılmayan kıyafetler asla çöpe atılmaz. Yardım kuruluşlarının dağıttıkları poşetlere konularak belli periyotlarda toplanır. Çöpe gitmez.

Kırık cam türü veya kesici atıklar asla ev atıkları ile aynı yere atılmaz. Çöpleri toplayan belediye görevlilerinin bir zarar görmesi durumunda o kişinin hastane masrafları özensiz olarak buna sebep olan şahıslara ödetilir.

Hacmi çok büyük olan asla çöpe atamazsınız (Televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi vs). Yetkililere haber verirsiniz, onlar gelip ufak bir hizmet bedeli mukabilinde onları sizden alırlar.

Meşrubat şişelerini çöpe atamazsınız. Çünkü onlara depozito ödediğiniz için market girişlerine konan makinelere atıp depozitonuzu geri alırsınız. O şişeler de çöpe gitmez geri dönüşüme gider.

Marketlerde sınırsız beleş naylon poşet verilmez Avrupa’da. Marketten alışveriş yaptığınızda kullanacağınız her poşete ücret ödediğiniz için geri dönüştürülmeden doğaya atıldığında kolay kolay yok olmayan naylon poşetleri har vurup harman savuramazsınız. Ya da daha akıllıca davranıp market alışverişine gittiğinizde yanınızda götüreceğiniz bez torbanızı kullanırsınız.

Eskiden pazar fileleri vardı. Yeniler pek bilmez de eskiler çok iyi bilir. İçi boşken yer kaplamaz. İçine malzeme koyduğunuzda da sandığınızdan da fazlasını alırdı. Galiba o fileleri yeniden kullanmak lazım.

Gerekli geri dönüşüm zinciri oluşturulmadan, vatandaşa bu hususta gerekli eğitim verilmeden arzu edilen seviyeye ulaşamayacağımız mukadder.

Zaman yine de çok geç değil, zihnen ve kültürel geçmiş olarak daha iyi durumda olmamız gereken batılılardan çok daha iyisini yapabiliriz ve yapmalıyız da.

Güzellikler sizinle olsun…