“Yavrum, namazı gereği üzere kıl; iyiliği emret ve fenâlıktan alıkoy. Bu hususta sana isabet edecek eziyete katlan. Çünkü bunlar kesin olarak farz kılınan işlerdir.”
(31/Lokman 17)
Tebliğin ana unsuru Emr-i bi’l ma’rûf, Nehy-i ani’l-münker’dir. Va’z-u nasihatin özü de budur. Yüce Rabbimiz bütün peygamberlerine bu vazifeyi vermiştir.
Emr-i bi’l-ma’rûf, Nehy-i ani’l-münker o kadar önemli bir görevdir ki o, sadece peygamberlerin, âlimlerin değil, yerine göre bütün mü’minlerin görevidir. Zira o, gerçek iman etmişlerin, salih kişilerin önemli bir vasfı olarak zikredilir Kur’an-ı Kerim’de:
“-(O kimseler ki;) Allah’a ve âhiret gününe inanırlar. İyiliği emredip kötülükten nehyederler ve hayır işlerinde yarışırlar. İşte bunlar, salih kişilerdendir.” 3 Âl-i İmran 114.
Bunun zıddı ise münafıkların sıfatıdır:
“-Erkek olsun, kadın olsun, bütün münâfıklar birbirlerine benzerler. Kötülüğü emredip iyilikten men ederler. 9 Tevbe 69
Burada önemli bir nokta dikkatimizi çekmektedir. Tebliğin ana hedefi sadece iyiliği emirle kalmamaktadır. O, aynı zamanda, kötülüğe de mani olmaktır. Hatta her ikisi birden hadis-i şerifte zikredilirken, ihmal edilmesi halinde büyük bir belânın geleceği belirtilmektedir:
“-Nefsimi kudret elinde tutan Zât’a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder, kötülüğe mani olursunuz ya da Allah’ın, katından umumî bir bela göndermesi yakındır. O zaman yalvarır yakarırsınız da duanız kabul edilmez.”Tirmizi, fiten 9.
HELAK OLAN KAVİMLER
Bizden evvelki pek çok ümmet bu büyük ve önemli görevi ihmal ettiklerinden dolayı, Allah’ın yolundan sapmışlar ve helâk olmuşlardır. İyileri de kötüleriyle bir olup sükût ettikleri için, acı bir son onlara ulaşmıştır. İşte bunun delili olan bir ayet-i kerime:
“-Keşke âlimleri, fakihleri onları günah söylemelerinden ve haram yemelerinden vazgeçirmeye çalışsalardı ya. Herhalde yapmakta oldukları bu şeyler ne kötü!”5 Mâide 63.
Hz. Zeynep (r.a.) Annemizden rivâyete göre O, Peygamberimize şöyle sorar:
“Ey Allah’ın Râsûlü! İçimizde iyi kimseler bulunduğu halde helâk olur muyuz ?
Allah’ın Rasûlü buyururlar ki;
“Evet, kabahat (günahlar) çoğalırsa!“Buharî, enbiyâ 7.
İbn Mes’ud (r.a.) anlatıyor. Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki:
“-İsrail oğulları bir kısım günahlar işlemeye başlayınca âlimleri, onları bu işlerden men ettiler. Ancak onlar dinlemediler, vazgeçmediler. Zamanlaâlimler de onlarla oturmaya, dayanışmaya ve beraber (yiyip) içmeye başladılar. Allah da bunun üzerine, berikinin dalâletini öbürüne katarak biriyle diğerinin küfrünü artırdı. “Davud’un ve Meryem oğlu İsa’nın diliyle onları lânetledi.”(Son cümle Maide suresi78. ci ayet-i kerimesidir).
Sonra, ayakta bulunan Rasûlullah (a.s.) oturarak sözünü tamamladı: “-Hayır, nefsimi kudret elinde tutan Zat’a yemin ederim ki, onları Hak adına kötülüklerden men etmezseniz (siz de kurtulamazsınız).Tirmizî, tefsîru’l-Kur’an 5 (Mâide) 6, 7; Ebû Davûd, melâhim 17.
Hz. Ebû Bekir (r.a.) da, Rasûlullah (s.a.v.) den şöyle rivayet eder:
“-İçlerinde kötülükler işlenen bir cemiyet, bu kötülükleri bertaraf edecek güçte olduğu halde seyirci kalır, müdahale etmezse Allah’ın, hepsini saran umumî bir belâ göndermesi yakındır.”Ebû Davûd, melâhim 17; İbn Mâce, fiten 20.
PUTLARIN REDDİ
Kötülüğe mani olma konusunda putları reddediş en başta gelir. Tevhid akidesi de ancak bu hakikatle gerçekleşir. Cenab-ı Hakk’ın ilk inen ayetlerde sıklıkla bu manaya vurgu yapmasının temelinde bu gerçek vardır. Arkasından ise küfre, nifaka, isyana ve günaha dair her şeye engel olma gelecektir. Hatta bu engel olmanın uygulamadaki sırasına göre de kişinin iman kuvveti şekillenir:
“-Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse lisanıyla düzeltsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu kadarı, imanın en zayıf mertebesidir.”Müslim, iman 78.
Yüce Mevlâmız bu ümmeti öğerken, yine onların en belirgin ve Rabbimize en sevimli gelen özelliklerinin iyiliği emretmek ve kötülükten men etmeleri olduğunu görüyoruz. İşte bu mânâyı belirten Ayet-i Celîle:
“-Siz, insanların (iyiliği) için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten nehyedersiniz.”3 Âl-i İmran 110.
Bu görev o kadar önemlidir ki bunun için bizzat ayrılmış bir cemaatin/görevliler/gönüllüler grubunun olmasını emrediyor. İşte bu durum tebliğ ve irşad yapan vaiz ve hatibin de önemini açıkça ortaya koyuyor.
“-Sizden öyle bir cemaat bulunmalıdır ki, (onlar) hayra çağırsınlar! İyiliği emretsinler, kötülükten vazgeçirmeye çalışsınlar. İşte onlar muradına erenlerin ta kendileridir.”
3 Âl-i İmrân 104.
İYİLİKTE YARDIMLAŞMA
Zira bu görev yerine getirilmezse damar damar toplumu saran bir afet olacaktır. Bu konuda yardımlaşmak da gerekmektedir:
“-İyilik etmek ve fenalıktan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın. Günah işlemek ve haddi aşmak üzere yardımlaşmayın. Allah’tan korkun! Şüphe yok ki, Allah’ın cezası çok şiddetlidir.” 5 Mâide 2.
İyiliği emretmek hususunda gayretli olanlar, Cenab-ı Hakk’ın katında büyük bir de ecir alacaklardır. Zira Allah için yapılan hiçbir şey bir zerre bile olsa, boşa gitmeyecektir. Belki bir zerreye binlerce hasenât ve mükâfat verilecektir. İşte Mevlâ’mızın müjdeleri:
“-Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, (insanlara) iyiliği emredenler ve (onları) kötülükten vazgeçirmeye çalışanlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlar (yok mu,) işte onlar cennet ehlidirler. Habibim! Sen o mü’minlere (cenneti) müjdele!”9 Tevbe 112.
Evet, Allah’ın rahmeti de onlaradır:
“-Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar da birbirlerinin dostları olup iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Rasûlüne itaat ederler. İşte Allah, bunlara rahmet edecektir. Allah Azîzdir, Hakîm’dir.”9 Tevbe 71.
LÛT KAVMİ ÖRNEĞİ YETMEZ Mİ?
Lût kavminin o kötü, iğrenç ve Allah’ın (cc) yaratışına zıt ahlâksızlığını hepimiz bilmekteyiz. Onlarda ne kadar da yaygınlaşmıştı. Ne acıdır ki bu hayâsızlık toplumlarda hâlâ devam edegelmektedir. Ama o gün onların helâkının asıl sebebiydi. İnkâr edenlerin dünyadaki acı sonu… Ya Ahiret hayatları?
Rabbimiz Neml suresindeki ayetlerde şöyle buyurur:
54- “Lût’u da (peygamber olarak kavmine gönderdik). Kavmine şöyle demişti: Göz göre göre hâla o hayâsızlığı yapacak mısınız?
55- (Bu ilâhi ikazdan sonra hâlâ) siz, ille de kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşacak mısınız? Doğrusu siz, beyinsizlikte devam edegelen bir kavimsiniz!
56-Kavminin cevabı sadece; “Lût ailesini memleketinizden çıkarın; baksanıza onlar (bizim yaptıklarımızdan) temiz kalmak isteyen insanlarmış!” demelerinden ibaret oldu.
57- Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısı müstesna; onun geride (azaba uğrayanların içinde) kalmasını takdir ettik.
58- Onların üzerlerine öyle bir yağmur indirdik ki… Ne kötü idi uyarılan (fakat aldırmayan)ların yağmuru!”
İşte helâk. Dünyanın gidişatına bakınca mesele anlaşılmıyor mu? Allah’ın insanlığa verdiği mesaj, ne anlama geliyor son aylarda?
Aman Allah’ım! Ne felâket! Duran ve susanlar da mahvolur.
İşte bu gerçekleri hatırlattı ve uyardı diye DİB’nı linç edilmek isteniyor. Zinanın, eşcinselliğin ve aile yapısının yok edilmeye çalışıldığı şu zaman diliminde, her birimiz, bütün bunları Allah’ın yasak kıldığını dile getiriyor, susmuyor ve yanında olduğumuzu haykırıyoruz. Bu memleket İslâm beldesidir ve İslâm ile ilelebed pâyidâr kalacaktır.
Artık LGBT’ye yönelik her şey yasaklanmalıdır. Zira kötülüğe giden yollar kapatılmazsa ortaya çıkan felaketler daha da artacak ve Allah’ın gazabını çekecektir. Ne yazık ki memleketimizde eşcinsel evlilikler yapılmakta ve tv’lerde filmleri gösterilmektedir. Çok yazık. Bunlara kapı açan kanun ve sözleşmelere ‘evet’ diyenler yarın Rabbimize nasıl cevap verecekler acaba? Bunun hiçbir zaman asla mazereti olamaz. Allah’ın yasak kıldığını kim meşru ya da izinli hale getirebilir ki? Kimin hakkı var buna? Her toplumda gizli olanlar vardır ve tabii ki mücadelesi de olmalıdır.
Zina da öyle. Ne acıdır ki cezası kalmamıştır. Allah’ın cezası ve lâneti gelmez mi? İşte yukarıdaki ayet ve hadisler çok açık. Toplum bilimcisiymiş, şuymuş, buymuş. Kimin ne anlamı olabilir ki? Allah’tan başka bilen mi var? O’dur yaratan, O’dur hüküm koyan ve O’dur hesaba çekecek olan.
Ölümlü olanların ne kıymet-i harbiyesi olabilir ki?
Bir Koronanın hakkından gelemeyen aciz insanoğlu, bir düşünse ya!
Müslüman ferasetli olacak ve haramlara birlikte karşı koyacaktır. Yoksa felâket!