Bu yıl, insanlığın son yüzyılda şahit olduğu en çetin yıllardan biri olacak. Birleşmiş Milletler’in açıkladığı rakamlara göre dünyada mülteci durumuna düşen insanların sayısı 65 milyona ulaştı. Bu sayı devam eden savaşlar sebebiyle hiç duraksamadan tırmanmaya devam etmekte!
İşin özünü masum mültecilerin maruz kaldığı sıkıntıların büyüklüğü oluşturmaktadır. Bazı Avrupa ülkelerinde bu sıkıntılar büyük felaketlere dönüşmektedir. Özellikle daha önce SSCB içerisinde yer almış Avrupa ülkeleri ile Yunanistan’da mültecilerin maruz kaldığı ağır ihlaller, bunları tespit edip duyuracak insan hakları örgütleri ve medya kuruluşlarının neredeyse hiç olmayışı sebebiyle felakete dönüşebilmektedir.
Polisler de dahil olmak üzere bazı kişilerden gördükleri ağır hak ihlalleri defalarca tekerrür eden vakalar haline gelmiş bir olgudur. Açlığa mahkûm etme, ilaçtan yoksun bırakma, zorla gözaltına alma gibi hak ihlalleri Yunan adalarında mültecilerin sıkça karşılaştıkları durumlardır. Mültecilerin kaldığı kamplar, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarındaki toplama kamplarından farksızdır. Günümüzde Yunanistan’da mültecilerin maruz kaldığı ihlaller çok daha vahim boyutlar kazanmış durumdadır. İnsan ticareti, çocuk istismarı, cinsel istismar vb. insanlık suçları alenen işlenmektedir.
Bütün bu suçlar, kendilerine umut beslediğimiz, insan hak ve özgürlükleri alanında meşaleyi taşıdığını sandığımız, Avrupa güneşinin üzerine doğduğu ülkelerde irtikâp edilmektedir. Meşhur Bastil hapishanesini hatırlatan Yunan adalarında yaşayan mültecilerin artık insan hak ve hürriyetlerinden yararlandırılmasını talep ediyoruz.
2017 yılı mülteci sorunlarının katmerlenerek büyüdüğü bir ‘mülteciler yılı’ olacaktır. Bu sorunların çözüleceğine ilişkin ufukta bir ışık da görülmemektedir. Zira uluslararası diplomasi yıpranan ilişkileri tamir etmekle ve yeni ekonomik anlaşmalar gerçekleştirmekle meşguldür. İşin insani boyutu bütünüyle unutulmuş durumdadır! Demek oluyor ki, mülteciliği doğuran sorunları çözüme kavuşturmaya çalışmak esas olup halihazırda mültecilerin yaşadığı şartları da siyasi komplikasyonların elverdiği ölçüde iyileştirmeye çalışmak gerekmektedir.
Mültecilere yemek vermek, giysi dağıtmak ve barınabilecekleri bir çadır vermek yeterli değildir. Onların çocuklarına yaşama fırsatı ve eğitim ortamı verebilmemiz gerekmektedir. Yunanistan, Bulgaristan, Macaristan vb. ülkelerde görülen en büyük noksanlık budur.
Mülteci de her insan gibi normal bir insandır. Onların da yaşama hakkı bulunmaktadır. Zira onlar da yaşaması için yaratılmış insanlardır. İnsanlığın böyle bir hayatı mülteciler dahil her insan için temin edebilecek enerjisi, birikimi, yetenekleri ve imkânları mevcuttur.
Çalışma ve eğitim imkânlarından yoksun bir mülteci isen, yaşama ve gelecek hakkı olmayan eli kolu bağlı bir tutuklusun demektir.
Yakından görüp gözlemlerimi yazabilmek için en yakın zamanda Yunan Bastil’inde olabilmek umuduyla…
Çeviri: Fethi Güngör