Son günlerin en tehlikeli oyununu sahnelemeye çalışanlar var…
Bu, durup dururken de olmadı üstelik…
Bir evveliyatı var ve şahsen de bunu 10 Ocak 2020 tarihli,“CHP’nin ‘İstanbul Hükümeti’ tavrı: Tersten giyilmiş bir gömlek…” başlıklı yazımda dile getirmeye çalıştım…
Aslında 23 Haziran 2019’dan buyana bu tavrı köpürtmek isteyenlerin, hangi mahfiller olduğuna odaklanmakta fayda var…
İşte o vakit meselenin gerçek niyetini daha iyi kavrayabiliriz…
Gezi olaylarıyla başlayan ve bazı çevreler için iktidara karşı olmanın kırılma noktasına işaret eden bir sürecin, hiçbir meseleyi kaçırmadan ve “Acaba o isyan bu isyan mı”düşüncesiyle onlara sarılmasından başka bir şey değildir…
CHP’nin tek başına iktidara karşı hiçbir varlık gösteremediği, Erdoğan’a karşı da yirmi beş yıldır bir üstünlük sağlayamadığı açık gerçeği, muhalefeti her asilikten medet umar noktaya getirdi…
Bu “medet umma” halinin çok üzücü savrulmaları da oldu…
Milleti ikna edecek bir siyaset üretemeyen CHP, kimlerden ve nelerden medet ummadı ki…
Nerede bir iktidar karşıtı tavır görse onun arkasın takılmakta hiçbir beis görmedi…
Gezi’de sokaklarımızı yakıp yıkanların, 17-25 Aralık’ta FETÖ’nün, 6-8 Ekim olaylarında HDP ve PKK kışkırtmalarının ardında kendisi için bir “ufuk” aradı hep…
Şimdide çok tehlikeli ve kışkırtıcı bir “oyun” daha sergilemek istiyorlar…
Belli ki Gezi’de yarım kaldığını düşündükleri,“iktidarı alaşağı etme” ukdeleri, hâlâ aktif bir fay durumunda…
Bugün oynanmak istenen oyunun, karakter açısından en alçak irtifada olmasının sebebi ise bütün dünyayı endişeye sevk eden, süper güçleri bile çaresiz bırakan bir salgının üzerinden sahnelenmeye çalışılmasıdır…
Öyle görülüyor ki CHP,“merkezi iktidar, yerel iktidar” hezeyanıyla bir virüs üzerinden de iktidar hayali kuracak kadar siyasi ahlakını yitirmiş durumda…
Oysa bu, ne acı bir oyun ve ne acı bir iktidar umududur…
Gezi’nin, 17-25 Aralık’ın, 6-8 Ekim’in veremediğini, Kovid-19’dan beklemek…
Gerçekten bu kadar mı umutsuz kaldınız?
Kabiliyetlerinize, parti programınıza, retoriğinize olan inancınız bu kadar mı yok oldu?
İşin, “devlet içinde devlet”i savunacak bir noktaya varmış olması son derece endişe vericidir…
Bu, oyunu sahnelemeye çalışanların görmediği, göremediği bir gerçeklik olabilir mi?
Ya da her ne sebeple olursa olsun bu oyuna izin verilebilir mi?
Çok açık gerçek şudur; “Devlet kardeş kabul etmez.”
Onu temsil eden iktidar da kardeş kabul etmez…
Bugün yapılan şey de, “Devlete şirk koşmaktır.”
Masumiyeti olamayacağı gibi kabulü de asla söz konusu olamaz…
Bu, hiçbir demokrasinin tartışmaya açtığı bir konu değildir…
İdeolojik perdelerinden kurtulan herkesin çok açık olarak görebileceği bu “siyasi müşrik”likten derhal vazgeçilmelidir…
Allah korusun“iktidar sigortası” yanarsa yakanları da yakar…
Aklı başında ve ahlakı olan bir siyaset, en tercihli siyasettir…
Makamların ve sosyal medyanın sarhoşluğuna kapılanların “16 Milyon”u topyekûn “fedai”si gibi görme hastalığından da bir an evvel kurtulması gerekir…
Aksi halde “iktidar testisi” kırdıktan sonra görünecek olanlar çok acıdır; bu millet de bu acıyla defalarca yüzleşmiştir…