Üç gün önce köşemde yer alan yazım ‘’Busra ve İdlip zaferlerinin düşündürdükleri’’ başlığını taşıyordu ve bu yazının gazetemizde yer aldığı 31 Mart, hepsinin bir araya gelmesinin tesadüf olamayacağı birtakım olağanüstü gelişmelerin yaşandığı bir gün olarak tarihe geçti. Aslında o yazımda Suriye’de elde edilen zaferlerin sevincini kursağımızda bırakmak ve devrimcilerin ele geçirdikleri psikolojik üstünlüğü sabote edebilmek için Esed rejiminin daha şiddetli fecaatlere imza atabileceğine dikkat çekmek istemiştim. Tam da bu noktada ülkemizin geçmişteki ürkekliklerinden azade olarak üzerine düşenleri bu kez çekincesizce yapması gerektiğinden bahsetmiştim.

Yazıyı gazeteye göndermemle, bazı şeyleri eksik bıraktığımın pişmanlığını hissetmem üzerinden çok fazla zaman geçmedi. İdlip’in Esed rejimi tarafından kaybedilmesi üzerine Türkçe olarak Türkiye Devleti’ne ve Başkanı Erdoğan’a inanılmaz tehdit ve hakaretler sallayan ve daha önce Reyhanlı saldırısıyla adı çokça duyulan Esed militanı Mihraç Ural’ın youtube üzerinden söyledikleri ve aynı gün bir THY uçağının tuvaletinde bulunan bomba tehdit yazısı nedeniyle havaalanına geri dönüş yapması bilgileri bana ulaştığında anladım ki, tıpkı Gezi, 17-25 Aralık ve 6-7 Ekim gibi yine buradan başlayacaklardı. Ama yazım baskıya gitmişti bile.

Evet yanılmadım, buradan başladılar operasyona. 31 Mart gününe gözlerimi açtığımda gazeteleri internet üzerinden tararken, birden elektriklerin gitmesi benim için makul karşılanabilecek işlerden biriydi. Bari cep telefonuyla kaldığım yerlerden devam edeyim dediğimde, bu kesintinin tüm ülkeyi kapsadığını gördüm ve ‘’tamam başladılar’’ diye düşündüm. Ardından İstanbul Adliyesi’ne yapılan terörist saldırı ve yine bir THY uçağına yapılan asılsız bomba haberleri geldi, peşi sıra. Hiçbir gelişmeyi atlamamak için kendimi resmen haber sitelerine kilitledim. Akşam ise Savcı Bey’in şehit olduğunun duyurulmasıyla birlikte yüreğinde vicdan taşıyan her memleket evladı gibi ben de sarsılmıştım. Sonraki gün yine İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasına yapılan saldırı ve yine ülkemizin gözbebeği kuruluşu bir THY uçağının, asılsız bomba ihbarı nedeniyle zorunlu iniş yapmak durumunda kalışı.

Kısacası halen ilacı bulunamamış ihanet illetine benliğini teslim etmiş ve Türkiye düşmanı uluslararası istihbarat örgütleri adına ülkemizde taşeron işler yapmasıyla maruf bir yapının piyon olarak kullanıldığı ve milli morali çökertmeye yönelik bu terör girişimlerinin arkasında Esed ve İran’ın, Alman, İngiliz ve İsrail gizli servislerinin ya da Paralel çetenin olabileceğini düşünmemek için hiçbir nedenim yok.

Belki de hepsi birlikte iş tutuyorlardır, ortak idealleri olan güya yeni Türkiye’nin kafasını ezmek projesinde. Allah en doğrusunu bilir; ancak bugünler de geçecektir ve bu olaylar sanıp beklendiklerinin tam tersine, bu milletin evlatlarının daha çok dirilip tazelenmesine vesile olacaktır inşallah.

Onlar bir tezgâh planladılar; ancak Allah plan yapıcıların en yücesidir ve biz buna iman edenlerdeniz. Şüphesi olan kafasını kaldırıp uçsuz bucaksız evrenin nasıl bir düzen içinde döndüğüne baksın.

Selam ve duayla…