Bugün Müslüman coğrafyanın göbeğinde Batı’nın suni teneffüsüyle yaşatılmaya çalışılan sözde İsrail Devleti’nin bir geleceği yoktur.
Çünkü geride kalan iki binden fazla yıl, o coğrafyanın ruhunu da maddesini de çok başka bir âleme taşımıştır.
Tıpkı Dr. Eyüp Öz’ün yaptığı “mamut” alegorisindeki gibi, bir “Yahudi devleti”nin de artık orada yaşatılması imkânsızdır.
Bugünün dünyasında yaşama koşullarını tamamen kaybetmiş mamutları nasıl ki yeniden yaşatamaz isek, Filistin’de bir “devlet” olarak yaşama koşulları kaybolmuş Yahudilerinki de tamamen bir hayal ürünüdür.
Güçleri yetmediği için kendilerine hami olarak Batı’yı özelde de ABD’yi almış olan siyonistler, 1948’den bu yana -BM’nin sınırları bile olmayan tek ülkesi olarak- âdeta solunum cihazına bağlı bir şekilde yaşatılmaya çalışılıyor.
Elli yedi Müslüman devletin ortasında bir kuvözde yaşatılmaya çalışılan bu sözde devlet, İslam ülkelerinin bugünkü dağınık hâlinden de güç almaktadır elbette.
Çok küçük bir toparlanmanın bile bu yoğun bakımda yaşatılan “devlet” için nelere tekabül edebileceğini tahmin etmek zor değildir.
Zira ellerini kollarını bağladıkları, aç susuz bıraktıkları iki milyon insana bile dünyanın en gelişmiş silahlarıyla ve arkalarına aldıkları ABD ile diz çöktüremezken, iki milyar Müslümanın gerçek bir parmak hareketinin neler yapabileceğinin farkına varmamız gerekiyor.
Dünyadaki enerji kaynaklarının %60’ından fazlasına sahip olan bu ülkeler, gerçek güçlerinin “birlik olmak”tan geçtiğinin farkındadırlar ama sadece farkındadırlar.
Birlik olamayan çokluk görüntüleriyle…
İslam İşbirliği Teşkilatı ve Türk Devletleri Teşkilatının önemi her geçen gün artmaktadır.
Fakat güvenlik konularında çok daha fazla inisiyatif almalarının da vakti gelmiştir.
Bunun için bu teşkilatlar bünyesinde görev yapacak ve zalimlerin karşısında duracak askerî kanatların teşekkülü de bir an evvel hayata geçmelidir.
Tek bir çocuğun, masum bir insanın hayatı bile bunu fazlasıyla hak etmiyor mu?
Birileri mamutlar gibi yaşama şansı olmayan sözde bir devlet için seferber olmuşken, iki milyarlık devin pasif kalması kabul edilebilir değildir.
En azından protestolar da bir şeydir elbette; ama hangi şey olduğu da muammadır.
Zira zülüm ve soykırım devam etmektedir.
Batı’nın sahte demokrasisi çökmüş, illüzyon gerçeğe çarparak dağılmıştır artık.
Kelimenin her manasıyla şeytani olan modern zihniyet, her aracıyla Gazze için zülüm üretmektedir.
Bu divanelik yeni de değildir.
“Kendi içinde bölünen ev, ayakta kalamaz.” diyen İncil’e inanan Batı, kendisinden başka her yeri böldü, paramparça etti.
Bu noktada içimizden ve kandırılmış rolünde olanların işgalcilere nasıl bir çarpan kuvvet etkisi yaptıkları da önemlidir elbette.
Bir suç ortağı olan ABD, İsrail ve AB’nin dost olduğunu da zannetmeyin.
Çünkü gaddarlar, zalimler, suç ortakları, birbirleriyle güven içinde konuşamazlar ve birbirlerinden de çekinirler; her an birinin satışına açıktır bu ilişki.
Odunu yakmak için bile odundan çıkardığı yongayı kullanan bu zalimlik, insanı insanla öğütme konusunda da çok merhametsizdir.
İçimizden çıkardıkları yongalarla bizi tutuşturmak isteyenlere artık bu fırsat verilmemelidir.
ABD’nin bir “mamut devlet” yaşatma hayali, içimizden koparılan bu yongaların eseridir.
Kendi kökünü yakmak için ateşle iş birliği yapan yongalara karşı çok bilinçli bir çaba gerekiyor.
Kendimizden zannetmenin zaafını kırmak için…