Bundan sonra siyaset mecrasında hiçbir şey “eski”si gibi olmayacak. Toplumun bir kesimine yönelik marjinal fikir ve yaklaşımlar para etmeyecek. Milletin temel değer ve kodlarına aykırı çizgiler teveccüh göremeyecek. Dolayısıyla her hareket, kendisini törpülemek zorunda kalacak, millete uyma yolunu izlemek zorunda kalacak.
Yakın süreç içerisinde muhalefet ekseninde enteresan gelişmeler oldu. Deniz Baykal, Ahmet Türk ile görüştü. Tuncay Özkan, Selahattin Demirtaş’ı ziyaret etti ve akabinde yaptığı açıklamada “Adalet, özgürlük, barış için müthiş düşünceleri var. İlk duruşmasından itibaren söyleyecekleri çok önemli” dedi. HDP’nin, 20 Mayıs’ta kongre yapacağı haberi de verildi. 21 Mayıs’ta AK Parti’nin kongre yapacağını biliyoruz. Erdoğan’ın tekrar AK Parti’nin başına geçmesiyle birlikte bu gelişmeyi okuduğumuzda, haliyle siyaset arenasının farklı gelişmelere/planlara gebe olduğu görünüyor.
HDP’nin kongre haberini ilk okuduğumda ve CHP’li yetkililerin, HDP’li yetkililer ile görüşme ve ziyaretlerini de bununla harmanladığımda, HDP’nin bir “makas değişikliği”ne gideceği fikri hâsıl oldu bende. Muhalefet cephesi, yeni sistemle birlikte, geleceklerini karanlık ve seçim kazanmayı imkânsız gördükleri için yeni “strateji”ler üretme arayışında. HDP, 20 Mayıs’taki kongrede ve akabindeki süreçte muhtemelen “Kandil’e rağmen” bir yol yürüme “görünümü” sergileyecek, “bütünleşmek” için (önceki yazılarımda bahsettiğim “ikili parti sistemine gidiş/geçiş” hususunu da düşünün) CHP’nin (ulusalcı) tabanını ikna etmeye çalışacak. “Terörle arasına mesafe koymuş” bir HDP, bu şart ve konjonktürde CHP tabanının “ulusalcı” kısmı için de “mak(b)ul” bir partner olmuş olur. Bu gelişme, hem kendi seçmen ve tabanını konsolide edip (7 Hazirandan sonra, 1 Kasım ve 16 Nisan’da giden seçmenleri tekrar geri getirmek, yeni gidişlerin önüne geçmek) CHP ile “kaynaşma” zeminini kolaylaştırmak hem de AK Parti’nin yapacağı kongre ve Erdoğan’ın yeniden AK Parti’ye Genel Başkan olmasıyla meydana gelecek sinerjiyi minimuma indirme amacı güdüyor.
Kürtler’in hak ve hukuku için politika yaptığını söyleyen HDP, Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtler’e yapılan bütün zulümlerin altında imzası olan CHP çizgisi ile yoldaşlıklarını resmi olarak fiiliyata geçirecek. Kime karşı? Son 15 yılda attığı devrimsel adımlar ile Kürtler’in hak ve hukukunun iade ve tesisi için elini, gövdesini taşın altına koyan Erdoğan’a karşı.
Altında CHP’nin imzası olduğu olaylara bir göz atalım, bakalım kimmiş CHP.
-Dersim’in bizzat faili. “Ben sizin hilelerinizle, oyunlarınızla baş edemedim, bu bana dert oldu; ben de size boyun eğmedim, bu da size dert olsun” diyen Seyit Rıza’yı katleden barışsever anlayış(!)
-Zilan’da, kanın dere gibi aktığı katliamın planlayıcısı ve uygulayıcısı olan özgürlükçü zihniyet(!)
-Şeyh Said’in boynuna ip geçirip sallandıran Kürtperver mekanizma(!)
-“İskân Kanunu” ile Kürtler’i muhacirleştiren, yurtlarından eden, perişan ettiren sosyal demokrat kafa(!)
-TRT Kurdî açıldığında, “Benim vergilerimle neden onlara kanal açıyorsun?” diyen paylaşımcı yoldaş(!)
CHP’nin buna benzer birçok eser(!)leri var, yazmaya kalksak sayfalar alır. Bu bilgiler ve gerçekler ışığında herkesin elini vicdanına koyup fikretmesi, kimin Kürt dostu olduğunu vicdan terazisinde tartması lazım.
Ressam Bob, “Şuraya da ‘Stockholm sendromu’na tutulan birilerini çizelim” demiş midir?!