”17/25 Aralık” operasyonuna kadar ne Balyoz ne Ergenekon nede 3 Temmuz sözde şike davalarının mimarisi FETÖ/PYD başyapıtı olduğunu sanırım pek çok kimse anlamamıştır. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve Şekip Mosturoğlu’nun katıldığı özel bir TV’deki açıklamalara cevaben aynı TV kanalında Trabzonspor Başkanı Sayın Muharrem Ustada katılarak açıklamalarda bulundu. Sayın Başkan şöyle diyor: Şikede var kumpas da…

Siz ne çıkardınız bilmem ama benim anladığım yani Fenerbahçe’ye kumpas yapılmıştır ama Fenerbahçe de şike yapmıştır. Sonra devam ediyor Fenerbahçe’ye kumpas yapılmıştır konusunda bizim inancımız tamdır. Hatta bir tık daha ileri giden sevgili başkan; Fenerbahçe Rize’den Trabzon Havaalanı’na giderken uğramış olduğu silahlı saldırı da FETÖ/PYD örgütünün işidir diye düşüncesini aktardı sağ olsun. İndi bazı bilinmezlere doğru yola çıkalım bahse konu sezonda lig 14 Ağustos 2010 tarihinde start almış 22 Mayıs 2011’de ise bitmişti. Sözde şike bugünkü adı ile kumpas operasyonu ise 3 Temmuz 2011sabahı yapıldı yani aşağı yukarı ligin bitiminden 40 gün sonra falan. Esasen burada enteresan olan kumpasçılar teknik takibe 8 ay önceden başlamışlar ki; bu bile bu amcaların kimlere hangi amaç uğruna hizmet ettiklerinin en basit göstergesidir. Bu kadar uzun vadede onca delil, onca fırsat varken operasyon yapılmıyor lig bitiyor Fenerbahçe şampiyonluğunu ilan ediyor her ne hikmetse sözde şike adı altında düğmeye basılıyor dava başlatılıyor. Özel mahkemelerde 93 sanıkla başlayan dava sürecinde 48 sanık çeşitli cezalar alıyor 45 sanık da beraat ettiriliyor. Yani davayı; kamuoyu algısı için ciddiyet süsü verilmesi adına bazı takım ve şahısların üzerinden delil amaçlı oluşturulan kes yapıştır tapeleri soruşturmadan çıkartılarak 3 Temmuz’daki sözde şike kumpası Aziz Yıldırım, kurmayları ve Fenerbahçe ile sınırlandırılmış oluyordu. Onca maçta şike diye suçlanan takım başkanı ve idareciler bunları tek başlarına yapmışlar; yani karşı takımlarda konuştukları alışveriş yaptıkları kimseler yok. Bu bilgi kirliliği içerisinde avuç içi kadar yürekleri olmayanların, kürek kadar dilleri olanların çalıp söylediği insafsızlığın, nefretin tavan yaptığı bir türküye dönüştürülmüştü koskoca kurtuluş savaşının neferi Fenerbahçe. Ne kadar arızalı fırsat düşkünü ne kadar hasta adam varsa nöbetçi eczane gibi hepsi bu koca çınarı bulmuştu. Kimi ekranlarda, kimi köşe yazılarında ezeli rakip ebedi dost görünenler ya e-mail yada fax başında UEFA’daki amcalarına “Size baba diye bilirmiyiz” diye soruyorlardı işte o amcalarına. Artık 17/25 Aralık’ta Haşhaşileşip 15 Temmuz’da beyinleri uçmuş olarak şeytani emeller içinde vatana ihanet ederek Gazi Meclis’ten Külliye’ye ülkemin seçilmiş Cumhurbaşkanı’ndan Başbakanı’na siyasi parti liderlerinden emniyet güçlerine ve vatandaşlara kadar bomba yağdırıp kurşun atanların, yani bu derece gözleri dönenlerin özel kişileri kasete almaları dinlemeye almaları kes yapıştırla suç unsuru yaratmaları sizlerede sıradan ve basit işler gibi görünmüyormu? Başkan Muharrem Usta’ya; sorgu hakiminin yargılamayıda yaptığı bu davada yok UEFA idi yok CAS idi yok bunların kararları idi boş geçin bunları sevgili başkanım o dönemler bize sıfır tolerans dersi verenler kendi kurumlarını soymakla meşgullerdi yani bunlarında gittikleri yollar yol değildi.Zaten bunlarada giden deliler ve argümanlarda işte bu FETÖ/PYD yapıtlarının dizaynı idi. Başkan Aziz Yıldırım’a; Yolu doğru olanın yükü de ağır olur Sayın Başkanım bir söz vardır sizi gerçekten anlamayı denemeyenlere söyleyecekleriniz hem fazla hemde ağır gelir. Her iki başkanında iyi niyetlerinden hiç şüphem yok umarım bundan sonra futbolun yollu sevgi yolu olsun. 

Son sözüm Cemal Süreyya’dan ortaya: Bir filmde görmüştüm insanlar birbirlerini gerçekten SEVİYORDU.

Allah’a emanet olun…