Cemaat; en genel anlamıyla toplumsal yapı, bireyler arasındaki kurumlaşmış ilişkiler bütünüdür. Toplumsal yapının iki yönü vardır; insan ilişkilerini anlatan kültürel (manevi) yönü; sosyal ilişki, rol ve statüler sosyal değerleri inceler. Doğa, nüfus ve teknolojiyi içine alan fiziki (maddi) yönü ise, toplumun dış görünüşünü inceler.

Bir toplumun toplumsal yapısını incelerken o toplumun hem maddi hem de manevi yapısını bilmek gerekir.

Ancak;  günümüzde yaygın olarak kullanılan CEMAAT-CEMİYET kavramlarını sosyolojik olarak değerlendirmek gerekmektedir ki kimsenin bu gereklerden yola çıkmadığını görüyoruz.

Geçtiğimiz gün bir polis şefi FETÖ terör örgütü ve cemaatleri aynı kefeye koyarak “ “Hiçbir kimseye, örgüte ve hele hele hiçbir cemaate ya da tarikata, şeyhe bağlı olmayacaksınız…” tarzında ilginç bir cümle kurdu. Aynı cümlelerin benzerini içinde bulunduğum bir ortamda üst düzey bir savcı da ifade edince “Ne oluyor?” dedim.

FETÖ ve diğer tüm cemaatleri aynı kefeye koymak gibi bir garabete girme nedeni nedir, kim neden böylesi bir çalışma içine girer ki? Cemaatin ne olduğunu bilmemek, onların tarih içinde yaşadığı şartları yaşamamış olmak ve en önemlisi onlara düşman olmak bu ülkeye ne kazandırabilir ki?

Başkan Erdoğan’ın bu tartışmalardan haberi olduğunu pek düşünmüyorum. Zira kendisi cemaat önderlerine son derece saygı gösterir, onlarla zaman zaman bir araya gelip fikir teatisinde bulunur, bu konular da pek öyle gizli saklı olmaz. Ama buna rağmen cemaatlere düşman olmak?

Hatırlanacağı üzere benzer bir operasyon Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kapatılması çabası olarak Ocak ayında sergilenmişti. Bu süreçte Diyanet’e de şiddetli saldırılar yapılmıştı. Aynı oyun bugün cemaatlere yapılmaya çalışılıyor. 15 Temmuz gecesi varıyla yoğuyla sokaklara çıkıp bu ülkenin bekasını korumaya çalışan cemaatlere yönelik bu saldırıların, öyle pek de masum olmadığı ortada. Cemaatlerin kapatılmasını istemek, hele bu zor süreçte böylesi bir konuyu ortaya atmak, samimiyet sınırlarını zorlamaktan öte anlamlar taşır.

Alakalı alakasız adamların, ikide bir cemaatlere, cemiyetlere sövmesi halk nezdinde pek anlam kazanmaz. Cemaatler bu ülkenin gerçekleridir. İster sevin ister sevmeyin. Varsa kanuna aykırı bir durum gerekli tedbirler alınır, gerekli cezalar kesilir ama kimsenin de kendine gestapo subayı süsü vermesine gerek yok. Varsa bildiğiniz, çıkar suç duyurunda bulunursunuz. Kameralar karşısında kahramancılık oynamak, bu ülkenin dibine kibrit duyu dökmek, kimsenin haddi olmamalı. Kapalı kapılar ardında birilerin dümenine akıllıca işler değil.

Cemaatleri sevmek veya sevmemek noktayı nazariyesinde serbestsiniz lakin ileri gitme hakkına sahip değilsiniz. Bir hükümet yetkilisi çıkıp bu konuda gerekli açıklama yapacaktır. Başkan Erdoğan bu konudan haberdar olsa muhakkak ki gerekli haddi kendisi bildirecektir ama her şeye de onun tarafından ayar verilmesini beklemek zorunda bırakılmamalı bu toplum. Vesselam…

Bir Not: Değerli kardeşlerim Hac farizamızı yerine getirmek için bu hafta kutsal topraklara gideceğiz, Eylül başına kadar orada olacağız. Varsa Hakkımızı helal eder, sizden de helallik dileriz. Bu sürede yazı yazamayacağız. Dönüşte buluşabilmek temennisiyle…

 Selam ile kalın…