Devleti kimler ve ne için kopyalar? Özellikle son yıllarda toplumu meşgul eden bu hadise gerçekten de yeni mi? İşte bu hadiseyi birazcık irdelemekte fayda vardır diye düşünüyorum…

“Devleti kopyalama” arzusunu çok net şekilde bir mesele olarak anlaşılır kılan tarihsel örnekler var. Bu hem Batı hem de Doğu tarihinde kendisini gösterir; özelde de İslâm tarihinde…

Batı’da en çok bilinen devlete paralel yapılar Opus Dei ve Moon tarikatlarıdır… Doğunun tarihinde de Haşhaşiler, Vehhabiler ve tabi son dönemlerde de Pakistan örneğiyle Minhacü’l-Kur’an (Kur’an yolu), Irak örneğiyle Kesnizani (Kürtçe: Kimse bilmiyor.) tarikatı ve Türkiye örneğiyle de FETÖ yapılanmasıdır…

Bu tip yapıları diğer tarikat ya da cemaatlerden ayıran en önemli şey belirli bir ajanda ile hareket ediyor olmalarıdır… İktidarı ele geçirme ajandasıyla motive olan yapılar, ona ulaşmak için çok derin ve sinsi bir planla ilerliyorlar…

Açık örgütlenmelerde hiyerarşi herkes tarafından net olarak görülürken, bu tip yapılarda gizlidir ve dilleri de sadece kendi aralarında iletişimi sağlamak üzere ezoteriktir. Legal devlette hiyerarşi açık ve dikeyken, paralel yapı da derinlemesinedir ve en üst lider en dipte yer alır; bir cıva davranışı gibi en dibe çöker… Bir hiyerarşi piramidinin benzerinin kopyalanarak ters yönde altına eklendiği bir durumdan bahsediyorum…

Toplum bu derin yapının en alt kademesindeki karakterlerle-daha doğrusu yüzeydekilerle- muhataptır ve bunlar da genellikle içinde bulundukları yapının derinliğinden ve sinsiliğinden haberdar olmayan “dai”lerdir… Toplumla muhatap kılınan bu kitle bilinçli olarak örgütün gerçek ajandasından mahrum bırakılır…

Çünkü ajandadan haberdar olan kitle, rolünü inanarak oynayamaz ve riyakâr bir iğretilikle de kitleleri etkileyemez…

Dolayısıyla da derin paralel yapının yönetici kademeleri sadece topluma değil, onunla muhatap olan en alt tabanlarına bile bir “yalan stratejisi” uygularlar… Onlar da kendi liderlerini tıpkı ajandadan habersiz toplum gibi bir “tarikat şeyhi ya da önderi” olarak bilirler ve samimi bir inanç ehli olarak addederler…

Fiziksel güçleri ya da hayatın içindeki pozisyonları sebebiyle, açık kaynaklar üzerinden iktidara ulaşmanın imkânsızlığına inan bu yapılar, bir yandan toplumsal zemindeki üyelerini ya da sempatizanlarını artırırken, diğer taraftan da ilk önce devletin en kritik noktalarına sızar ve onu kopyalar…

Bu kopyalamanın sebebi, mevcut devlete karşı yeni bir devlet üretme girişimidir. Çünkü kurulan bu yeni yapı devletin bütün sırlarına vakıf olmalı hatta zamanı geldiğindede bu sırları onun aleyhine kullanmalıdır…

Artık kopyalama ve sızma belirli bir güce eriştiğinde ise son hamle gerçekleştiriliyor ve legal olan devlet yapısı felce uğratılarak hareketsiz bırakılıyor… Bu felç hali de, legal devlet kendi gücü olarak gördüğü memur ya da askerlerine, paralel kalkışmaya direnme talimatı verdiğinde ve onlarda bu talimatın bir karşılığının olmadığını gördüğünde ortaya çıkar…

Nitekim Irak’ta Körfez Harekâtı’nda böyle olmadı mı? Saddam Hüseyin en çok güvendiği muhafızlarına talimat verdiğinde ve onlardan hiçbir refleks alamadığında, felç edilmiş olduğunu çok net bir şekilde anladı fakat artık çok geçti…

Özet olarak şunu ifade edeyim ve açık çağrıda bulunayım. Devleti kopyalama alışkanlığının tarihi çok derin ve kirlidir. Zihinlerde uyandırdığı tarihsel örnekler hiç masum değildir. Ortaya çıktıkları devlet yapılarında çok ciddi türbülanslara sebep olmuş ve toplumları, tamiri yüzyılları bulan buhranlara sürüklemişlerdir…

O toplumlarda hakikate yeniden ulaşmanın neredeyse eskisi kadar mümkün olamadığı ciddi yapısal tahribatlar yaşandı. Velhasıl hangi niyetle olursa olsun, -özellikle de çok yakın tarihte yaşanmış bir FETÖ tipi kopyalama örneği hafızalarda tazeyken- bir kopyalama girişimiyle gündeme gelmek, bir siyasetçi adına çok ciddi bir “endişe” kaynağıdır… Hiçbir surette bu algıya hizmet edilmemelidir…

Toplumsal hafızanın bilinmesi ve tuzağına düşülmemesi gereken en önemli özelliklerinden biri de, art arda gelen ya da benzerlikler barındıran olaylar arasında zihinsel bağlar kurmasıdır; iyi niyetli olsalar da… İBB örneğinde ki şahısların bir de bu zaviyeden kendilerine bakmalarında fayda vardır diye düşünüyorum. Zira zihinlerde ki bu algı onlar adına ciddi bir güven kırılmasına işaret ediyor…

Üstelik yelkenlerine rüzgâr doldurulmaya çalışılan bir “proje adam” algısı da toplumun kolektif hafızasında makes bulmaya başlamışken… Bizden söylemesi…