Yapılması gereken yapıldı. Birçoğumuzun beklediğinden daha erken bir zamanda üstelik…

HDP kod adıyla partileşip TBMM’de PKK terör örgütünün bürokrasi ağını ören teröristler; Van, Mardin ve Diyarbakır’da koltuklarından şutlandı.

Yine beklenildiği üzere,‘’millet’’ mahlasını kullanarak Türkiye düşmanlığında ittifak kuranlar; Fethullah Gülen’ci, PKK’lı, DHKP-C’li teröristlerle aynı gevezeliklere soyundu. Yine, Türkiye’nin bağımsızlığını ve Türk halkının refahını düşünmesi mümkün olmayan Batı diplomasisinin sömürge temelli ‘’endişelerine’’ ortak oldular. Mustafa Kemal’in izinde olmakla, bu ülkeye özgürlüğü getirmekle övünenler; vatandaş ve politikacı bazında yine teröristleri savunmak için yarışa girdi. Yine çıldırdılar. Yine demokrasiyi; bütün kalleşliklerin, bütün hıyanetlerin emniyet sibobu olarak kullandılar. Yine hürriyet çığlıkları attılar. Aidiyet şuurundan yoksun propagandalarını, yine en büyük vatansızlıkların reklam panosu kıldılar…

Yıllardır değiniyoruz. Yıllardır kendi kendimizi yiyoruz. Yıllardır, bunlarla kucaklaşmak için bize küsenlere bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz.

Biz başaramadık.

Ama onlar başardı… Teröristler ve teröristlerle müşterek ideallerin peşinden koşanlar, kapasiteleri dahilinde muazzam yol katettiler.

CHP liderliği altında birleşip, İstanbul’u aldılar mesela belediye seçimlerinde. Teröristlerin çizgisini beğene beğene aldılar hem de. Türkiye’nin bağımsızlığına açıkça meydan okuyarak seçildiler. Türkiye sosyolojisindeki değişimi çok başarılı okudular. Her halükarda alkış alacakları kitleye vurulacak morfinin kıvamını tutturmaya başladılar. İstanbulluyu; İstanbul’un biraz Amerika’dan, biraz da İngiltere’den yönetilmesine ikna ettiler…

“Çok çalışacağız, herkesi kucaklayacağız, İstanbul’un yüzünü güldüreceğiz’’ gibi vaatler sundular. Sonra iki günde koltuklarından sıkılıp, yatlarda kısa şortlarıyla alem yaptılar. Yetmedi, bölücü ve katliamcı iş birliklerine eşlerini de karıştırdılar. Ardından bütün eleştirilere kulak tıkayıp, ‘’Tatil bize çok yakışıyor’’ diye diye milletle dalga geçtiler. Üstüne, kendilerini doğru dürüst çalışmaya çağıran halka ‘’boş konuşmasınlar!’’ tonunda racon kestiler. Tüm bu eğlencelerin yanında boş durmadılar. Yüzlerce insanı işinden ettiler. Yerlerinede PKK’lı, DHKP-C’li, FETÖ’cü militanlar yerleştirdiler. Devam ettiler tüm o çirkin yalanlarına. Türkiye’nin menfaatlerini boğan her dış hamleyi desteklediler…

Ve tüm bu rezalete onay verecek, meşru bulacak, vahşice destekleyecek bir akıl tutulmasına; cumhuriyetçi, özgürlükçü, demokrat kılıflı nidalarla gaz verip iyice galeyana getirdiler. Ayrıca, ‘’karşı akıl’’da obsesifleşmiş kronik basiretsizlikleri iyi değerlendirip, kendi pisliklerine meze yapmayı bildiler. Tepki oyu bahanesiyle öz düşmanından medet umacak bir zihniyet çürümesinden hisse koparmayı becerdiler…

Meselenin hülasası şöyledir:

Türkiye’de terör mühendisliği ve Batı’nın kucağından inmeyen siyasal klikler bir tehdittir. Fakat Kolonyalist Batı ve onun emzirdiği terörist yapılardan ziyade, Türkiye’de Türkiyeliliğe dair değişen sosyal algı daha büyük bir tehdittir.