Allah’ın inayeti milletin basiret ve feraseti ile akamete uğratılan bir darbe girişimi vesilesiyle kolay kolay ortaya çıkarılamayacak, deşifre edilemeyecek binlerce Fethullahçı Terör Örgütü mensubu ve 40 yıldır uyuyan hücreler 15 Temmuz’da harekete geçip kendilerini açığa vurdular. Her darbe 10 yıllarca ülkeyi geri götürürken belki de ilk kez sonuçları itibariyle Türkiye kazanımlar elde etti, önü açıldı, ileri gitti.

Şimdiye kadarkilerin en alçak, en kanlı ve en vahşisi olan bu darbe girişimi başarılı olsaydı Türkiye’nin kaybedeceği yılların haddi hesabı olmazdı.

14 Temmuz şartları ve bilgileriyle devletin çeşitli kademelerinden kolay kolay tasfiye edilemeyecek pek çok FETÖ mensubu tasfiye edildi. Darbe girişimi ne aktif olarak katılanlar tutuklanıp cezaevine yolladılar.

Milletin topyekûn kıyama kalktığı ve adeta yeniden bir istiklâl mücadelesi verdiği 15 Temmuz darbe girişimin püskürtülmesinin ardından yaraları sarmak ve de gelecekle alakalı ciddi kararlar almak gerekiyordu.

Bunlardan biri de İmam Hatiplere TSK kapılarının açılması oldu. Aslında bu girişim yıllardan bu yana İmam Hatiplilerin gasp edilen haklarının gecikerek iadesinden başka bir şey değil.

Tarihimizdeki ilk İmam Hatipli Başbakan ve Cumhurbaşkanının ardından ilk İmam Hatipli Milli Savunma Bakanı olan Fikri Işık’ın “FETÖ’nün yuvası haline gelen askeri liseler kapatılacak. Harp okulları devam edecek. İmam Hatip ve meslek liseleri dahil tüm lise mezunları harp okuluna girebilecek.” açıklaması yıllardan bu yana İmam Hatiplere uygulanan haksızlığın da giderilmesi anlamını taşıyor.

Yıllarca bu ülkenin emniyet sübapı olan İmam Hatipler türlü aşılamaz sanılan engellerin konulduğu dönemlerden bu günlere geldi.  (Son gelişmelerle evlatlarını çeşitli bahaneyle İmam Hatiplere göndermeyenlerin bu mazeretleri de ortadan kaldırılmış olacak.)

Yarım yüzyılı aşkın zamandır dinine, vatanına ve milletine faydalı evlatlar yetiştirme çabasında olan İmam Hatiplere FETÖ gibi gizli gündemli terör örgütleri hiçbir zaman sirayet edemedi.

Herkesçe bilinen ve lanetle anılan 28 Şubat, İmam Hatiplere en büyük darbenin vurulduğu süreçti. İmam Hatiplerin orta kısımları kapatılmış, çeşitli yerlerde İmam Hatiplerin okul binalarına el konulmuş ve öğrenci sayısı 60 binlere kadar düşmüştü.  Okul değiştirmeye getirilen engeller yine sırf İmam Hatipler içindi.  Üniversitelere girişte İmam Hatiplilerin önüne her türlü engel konulmuş, katsayı uygulaması da işin tuzu biberi olmuştu.

Sadece ülkemiz sınırları içinde değil tüm dünyada hizmet vermeye devam eden İmam Hatip Okulları ümmetin olduğu kadar dünyadaki tüm mazlum insanların da umudu haline geldi.

Milli Eğitim Bakanlığı’nca 2016-17 eğitim öğretim yılında Türkiye’nin farklı illerindeki 34 Anadolu imam hatip lisesi, “Fen ve Sosyal Bilimler Projesi” kapsamında hizmet verecek olmasına ilave Harp Okullarının kapılarının açılmasıyla daha da anlamlı hale geldi.

Bu saatten sonra hiç kimsenin, hiçbir alanda geride durma ve mazeret uydurma lüksü kalmadı. Tüm gelişmeler ve uluslar arası konjonktür gösteriyor ki rehavete kapılma gibi bir lüksümüz de artık yok. Tüm dünya mazlumlarının yegâne umudu olan Türkiye’nin (ve doğal olarak bizim) önünde artık hiçbir şey mazeret olamaz. Gayret bizden tevfik Allah’tan…