Sevgili okur, bugün 15 Haziran akşamı ülkemizin/ümmetimizin karşı karşıya kaldığı hain darbe teşebbüsü ile ilgili göze batan bazı notları ve kanaatlerimizi paylaşmak istiyoruz.

1- Hiç kuşku yok ki bu darbe girişiminin arkasında yıllardır sinsice askeri hiyerarşiyi ağ gibi saran örümcek kafalı (bu ifade ne kadar da yakıştı) Fetöcüler vardır. Ancak hükümete karşı hazımsızlığını bir türlü tedavi ettiremeyen bazı Kemalistler de katkı sağlamıştır.

2- Bu saatten sonra -Bülent Arınç bile bunu fark etmişken- kimse cemaatin silahlı bir terör örgütü olduğuna, kendi hedeflerini realize etmek için yapmayacakları hainliğin kalmadığına itiraz edemeyecektir. O meşum gece ile ilgili ayrıntılar ve alçakların itirafları ortaya çıktıkça her şey daha fazla tebellür edecektir. Cemaatin iyi niyetli  insanlardan teşekkül ettiğine inandığımız tabanı da artık lamı cimi bir kenara bırakıp, bu işin içinde cemaatin yer almadığını savunmaya devam edemeyecektir. Zira bu saçmalığı savunup muhataplarını mistifikasyona tabi tutmanın artık toplumsal ve hukuksal karşılıkları olacaktır.

3- Genelkurmay’ın açıklamasında yaşanan hadise bir “zillet ve rezalet” şeklinde nitelenmiştir. Gerçekten orduda yaşanan bu ihanet neticesinde gelinen nokta bir zillet ve rezalettir. Türk Ordusu’na bir kez daha operasyon çekilerek itibarsızlaştırmak amaçlanmıştır. İçeride ve dışarıda bu kadar çok düşmanı olan asil/asıl ordumuzun, ivedilikle köklü reformlarla reorganize edilmesi ve hamasetle değil basiret ve ferasetle hareket edilerek kararlar  alınması ehemm-i mühimdir.

4- Darbecilerin ilk gece kendilerinin okumaya cesaret edemeyip spikere okuttuğu korsan bildiride dikkat çeken bir husus, özellikle güneydoğuda artan şiddet olaylarına vurgu yapılıp bunun hükümete fatura edilmesiydi. Bu bize ister istemez şehirlerde patlayan bombalar, mahallelerde taranan kahvehaneler, şüpheli kazalar, Uludere faciası ve gezi kalkışması gibi kimi toplumsal vakalarda bu çetenin ne derece dahli bulunduğunu düşündürdü.  Çünkü darbeciler ihtilal sonrası, yaptıklarını halka kabul ettirmek  ve toplumsal meşruiyet zeminini yakalamak için ön hazırlık yapmayı hiç bir zaman ihmal etmemişlerdir. Anlaşılan o ki vatan efradı, Rus uçağının düşürülmesi ve memlekette patlayan bombalarla meşgul iken kalleşler rahat rahat ihanetlerinin planlamasını yapmışlardır.

5- Darbe askeri açıdan başarısızlıkla neticelense de başka bazı veçhelerden ne yazık ki hedefine ulaşmıştır. Avrupa’nın ve Ortadoğu’nun en değerli ordularından kabul edilen Türk Ordusu’na nifak sokularak paranoyak psikozlar doğurmuştur. Öte yandan varlığıyla gurur duyduğumuz uçaklarımız ve üretmekle övündüğümüz helikopterlerimiz, semalarımızda uçtuğunda daha ne kadar ürperti duyacağımız belirsizdir.

6- Ne kadar öfke duysak ve bunda yerden göğe haklı olsak da öldürülen ve yakalanan bazı ihanet çetesi mensuplarının  hikayesini okuduğumuzda onlar için de “bu ülkenin kandırılmış ve aldatılmış evlatları aslında” diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Ebeveynlerine ve çocuklarına geride bıraktıkları miras tam bir zillettir. İçlerinden  önemli bir kısmının ise hala davalarının haklılığına inanıyor görünmesinin bizde yarattığı duygu, kontrolsüz bir hiddettir.

7- Ve son olarak, insanlık dışı vahşi işlere kalkışacak kadar insanlığını kaybeden bir çetenin müntesiplerinin en büyük motivasyonunun din olması, ilahiyatçıların üzerinde uzun uzun düşünmesi gereken bir husustur.

Bir kez daha hatalarımıza rağmen bizi esirgeyen Rabbimize hamd, şehitlerimizi ve yaralılarımızı minnet ile yad ediyoruz…