15 Temmuz’a “tiyatro’’ diyenler; ellerindeki kanı temizlemek için iğrenç tiyatrolar çeviriyor.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Ekrem İmamoğlu’nun ve Selahattin Demirtaş’ın eşleri, HDPKK Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile beraber tiyatro keyfi yaptılar. Aralarında, duruşunu zaten az çok bildiğimiz köhne bir Yeşilçam eskisi de vardı. Hep birlikte, Selahattin Demirtaş’ın Devran kod adlı kitabının okuma tiyatrosunu izlediler.

Hani şu; Yasin Börü’lerin, Aybüke Öğretmen’lerin, Eren Bülbül’lerin ve daha nice vatandaşımızın katili olan Selahattin Demirtaş’ın…

Ekrem İmamoğlu, ‘’benim eşim şöyle master yaptı böyle eğitimli…’’ vesaire gibi kompleks kokan açıklamalarla durumu meşrulaştırmaya çalıştı yine. Eşinin, Türkiye’yi ve dünyayı çok iyi yorumladığından, onun müthiş bir entelektüel birikime sahip olduğundan filan dem vurdu.

Hatırlayalım:

Aynı hanımefendi, FETÖ darbe girişimin hemen ardından sokaklara dökülen halka da “geri zekalı’’ muamelesi çekmişti sosyal medya hesabından. Milletin, FETÖ’cülere karşı yekvücut olup cephe almasına dair; ‘’ülkemin beyin ölümü gerçekleşti’’ analizini yapıvermişti. Aydın, zeki, akıllı bir Cumhuriyet kadını olduğu için de; internette dolaşan meşhur Aziz Nesin cümlelerinden biriyle meramını bildirmişti.

Neyse, konumuz Sömürgeciler tarafından İstanbul’un (First Lady)si ilan edilen merkum hanımefendinin ifrat derecesindeki dehası değil elbette.

İstanbul’un yönetimi CHP’nin eline geçtiğinden beri, ‘’huzur ve barış’’ maskeleri altında teröristlerle iş birliğini yapmak daha da sıradanlaştı. Hem zaten Demirtaş’ın çizgisini beğene beğene seçilmişti İmamoğlu. Bağıra bağıra PKK’lı, DHKP-C’li teröristleri oturtmuştu yanına. Yalan vaatlerinden, olmayan icraatlarından, binlerce kişiyi işinden kovup “liyakat’’ bahanesiyle belediyeyi terörist karargahına çevirmesinden söz açmayacağım bile. Kibrine, tahammülsüzlüğüne, agresifliğine değinmeyeceğim. Karşısında hakikati söyleyen birisi çıkınca alevlenen davranış bozukluklarına hiç girmeyeceğim.

Artık belediye hizmeti bekleyeceğimiz dönemi geçtik İstanbul’da. FETÖ ve PKK ortaklığı alenileşmiş CHP yönetimini, mümkün olan en az hasarla atlatmak arzusundayız.

Basımı ve yayımı yasaklanmış terörist kitaplarının İstanbul Belediyesi’nce satışı sunulmasına da şaşırmamak lazım mesela.

Fakat insan olanının kanına dokunuyor elbette. PKK’nın kurucularından Sakine Cansız’ı, yazdığı kanlı kitapla birlikte İBB Kültür AŞ kanalıyla millete pazarlamak nedir yahu? Böyle bir kansızlık olabilir mi?

Sansür sansür deyu ağlayanlar boş yere sızlanmasın. CHP İstanbul’u işgal etmeden önce de; Selahattin Demirtaş’ın, emekli dağ teröristlerinin ve sivil pek çok terör yandaşının terörizmi savunan kitapları satılıyordu bu ülkede. Taksim’de, Kadıköy’de birkaç kitapevi gezmek dahi yeterliydi bu rezaleti gözlemlemek için.

Fakat resmi bir kurumda, Türk milletinin bütünlüğüne kasteden teröristlerin kitap kalıbındaki propagandalarını kamuoyuna açmak, çok başka bir şımarıklığın alameti…

Bu şımarıklığı onlara biz verdik.

Bu ihanet sahasını onlara biz açtık.

Bakalım ne zaman gerçekten öfkeleneceğiz?