Toplum hayatı medya, maarif ve mahkemeden müteşekkildir. Bu üç hususun doğru tanzim edilmesi, toplum hayatının saadetine sebeptir. Her hususta olduğu gibi; mezkur üç sahada dahi Vahyi ilahiye dayanan İslam dini; getirdiği kanunlar ile beşerin saadetine vesile olmuştur. Bu kanunlara karşı nemrutçasına karşı çıkan firavun meşrep Avrupa, besmelesiz maarifi okutmayı bize cebren dayatmış; dolayısıyla hayatımızın tadını da kaçırmıştır. İşte bu minvalde duayen ve mağdur gazetecilerden olan Mustafa Kaplan, Bünyamin Ateş ve Burhan Bozgeyik Milli Eğitim Bakanımıza aşağıdaki mektubu yazarak; bu vatanın duyarlı fertleri olduklarını göstermiştir.
Aziz ve muhterem Milli Eğitim Bakanımız
Ülkemizin bugün geldiği kritik eşik, vatanını ve milletini düşünen herkes gibi bizi de derinden düşündürmektedir. Birtakım palyatif tedbirler ve kanıksanmış demode usullerle bu eşikten çıkılamayacağı, yaşanan tecrübelerle meydandadır. Geleceği iyi yakalayabilmenin, ancak “kökü mâzîde olan” canlı unsurlara sarılmakla olabileceği kanaatindeyiz. Geniş kitlelerde uyanan ve bilhassa 15 Temmuz kalkışmasında kendisini gösteren İslâmî hassâsiyyet, bizi te’yîd etmektedir. Eğer ciddî tedbirler alınmazsa, topluma bir ümit ışığı ve gerçekleştirilebilecek hedefler gösterilmezse; onda uyanan ve giderek artmaya yüz tutan hamiyet ve heyecanın bir şekilde bütün bütün sönmesi kaçınılmaz olacağı gibi, yeniden şekillenen dünya dengesinde hak ettiğimiz yeri alamama tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliriz. Bize göre âcil olan ve sizin sahanıza giren şu tedbirlerin alınmasında gösterilecek ihmâl, gittikçe kan kaybeden ülkemizin ileride aynı tedbirlere başvurulsa bile fayda görememesini netice verebilecektir.
Devletimizin bekası, vatan ve milletimizin istiklâl ve istikbâli noktasında katkıda bulunmayı bir görev ve vatanseverlik addediyoruz. Bu konudaki birkaç ma’rûzâtımızı Zât-ı Âlînize takdim ve arz ediyoruz:
“Kur’ân” ve “Hadîs”, müfredat olarak ilkokuldan sivil ve askerî bütün Yüksek Okul ve Üniversitelere kadar maarifin her kademesine girmelidir.
Bu zamanda Kur’ân ve Hadîs’i en güzel şekilde açıklayan “Risale-i Nûr”a gelince; onun müellif-i muhteremi Bedîüzzaman Said Nursî Hazretleri dünden bugünü düşünerek uygulamaya hazır ilmî bir programın çalışmasını yapmıştır. Buna göre:a) “Küçük Sözler” ile “Gençlik Rehberi” ve “Meyve Risâlesi” isimli eserler ders kitabı formatında ilk ve orta dereceli okulların tamamı ile Askerî Liselerde okutulmalıdır.b) “Zülfikâr Mecmûası” aynı şekilde imam-hatip liseleri ile ilâhiyât fakültelerinde ders olarak verilmelidir.c) “Asâ-yı Mûsâ” isimli eseri ise ders kitabı formatında her branştaki, husûsan fen ve teknolojinin ağırlıklı olarak okunduğu sivil ve askerî Yüksek Okul ve Üniversitelerin tamâmında okutulmalıdır.Kısaca silahlı güçler dediğimiz ve vatan müdafaasını uhdelerine tevdî ettiğimiz polis, asker, korucu ve her sınıftan istihbârât elemanlarının tamâmına -mümkünse- “Enfâl” ve “Tevbe” sûrelerinin lafzı ezberletilerek ma’nâsı da iyice öğretilmelidir. Değilse, bu güzîde insanlara Enfâl ve Tevbe Sûrelerinin ma’nâları güzelce kavratılarak, etrafımızı çepeçevre saran amansız düşmanlara karşı kahraman ecdâdları gibi yenilmez bir güç, aşılamaz bir sed olmaları te’mîn edilmelidir.
Allah’ın selâmı, bereketi ve yardımı üzerinize olsun.
Semendel (eski Tahşiye) Yayınları…