Osmanlı padişahlarından Abdulhamid’in kızıl sultan olduğu, Vahdettin’in ise vatan haini olduğu, Kanuni’nin haremden çıkmadığı, Yavuz Sultan Selim’in alevi katliamcısı olduğu, Lale Devirlerinin yaşandığı, padişahların saltanat kayıklarında sefahat sürdüğünü öğrettiler bize. Osmanlı’nın mirası olan bu topraklarda sabah akşam Osmanlı’ya küfredildi. Padişahlar aşağılandı. Cumhuriyet kurulmasından sonra ilk yapılanlardan biri Osmanlı hanedanlığını yok etmek, sürgüne göndermek, Osmanlı’ya ait ne varsa reddetmek oldu.
Bugün sırf Osmanlı’ya sahip çıkıyor diye, Osmanlı’nın tekrar o eski gücüne dönülüyor diye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı da padişahlıkla suçluyorlar. Seçimle padişah olacak, saltanat geri gelecek diyorlar. Sonra da “Yeni Anayasa paketinde gizli eyalet sistemi teklifi var, biz buna müsaade etmeyeceğiz” diyorlar.
Avrupa’nın demokrasinin beşiği denilen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a diktatör deyip kaçan vatan hainlerinin yaşadıkları ülkelerinde kral var, kraliçe var, prens, prenses var. İngiltere’de Lordlar kamarası var. Eyaletler var. Hatta eyaletlerin parlamentosu, başbakanı var.
Avrupa bu sistemi demokrasi diye işletirken içimizdeki hainlerle işbirliği yapıp ülkemizde milletin oyuyla yapılacak olan anayasa değişikliklerine demokrasi ve özgürlük adına müdahale etmesi çok iğrenç bir durumken yine içimizdeki gafillerin bu oyuna gelip onlarla aynı safta olmaları da anlaşılır gibi değildir.
Avusturya’da çalışan bir dostumla anayasa değişiklikleri üzerine sohbet ederken bana, “hocam”, dedi, “yaşadığım yerde birçok kişi kendi başbakan ve cumhurbaşkanlarının adını bile doğru dürüst bilmez, ilgilenmez ama Tayyip Erdoğan’ın adını herkes biliyor ve herkes ondan korkuyor, bize de o yüzden mesafeliler. Ve yine gerekçesini de Batılılar mekanik yaşıyorlar, kim yönetime gelirse gelsin onlar için değişmiyor. Erdoğan’a kadar Türkiye’yle de ilgilenmiyorlardı ama şimdi onun gücünden korkuyorlar.”
Yine bir arkadaşımdan aldığım Prof. Dr. Ahmet Akgündüz Bey’in bir hatırasını sizlerle paylaştığımda düşmanlarımızın ve içimizdeki hainlerin Türkiye korkusu daha iyi anlaşılacaktır.
“Prof. Dr Ahmet Akgündüz Kuveyt Üniversitesinde bir konferans verir. Konferansın sonunda Kuveytli Profesör soruları alır. Kuveytli bir öğrenci “Kuveyt mi, yoksa Osmanlı mı daha büyük ve güçlüydü?” diye bir soru yöneltince Kuveytli Profesör: “Böyle bir soru sormak ayıp ama hocamız ne der, bilmiyorum.” der.
Prof. Dr. Ahmet Akgündüz: “Genç arkadaşımız hiç üzülmesin. Elbette Kuveyt, Osmanlı’dan daha büyük ve güçlüdür ama şunu da bil ki…” der ve devam eder. “Zaman zaman değişse de Osmanlı, bir zamanlar 36 eyaletti ve bu 36 eyaletten birisi Bağdat Eyaleti idi. Bağdat Eyaletinin 29 Sancağı (vilayeti) vardı ve bu sancaklardan birisi de Basra Sancağı idi, Basra Sancağının 31 kazası (ilçesi) vardı ve bu kazalardan birisi de Lahsa Kazası idi.
Lahsa Kazasının 80’e yakın köyü vardı ve bu köylerden birisi de Ebu’l Hayr Köyü idi. -Ebul Hayr Köyünün 15-20 mezrası vardı ve bu mezralardan birisi de Kuveyt Mezrasıydı. Bunun üzerine bütün Kuveytli öğrenciler, bu sözleri alkışlar ve gülücüklerle karşılar. Tarihçi Ahmet Akgündüz Hoca, bu olayı bir konferansta anlatırken şöyle diyor: “Bilmeyen, basit cahil olan Kuveytli öğrenciye değil, 600 yıl cihana hakim olmuş Osmanlı’yı bilmeyen cehl-i mürekkep yani hem bilmeyen hem de bilmediğini bilmeyen Profesörlere gülün.”
Biz bu hatırayı paylaşarak tekrar Osmanlı dönemine dönelim, eyalet sistemi olsun, Cumhurbaşkanı Erdoğan padişah olursa tekrar Viyana kapılarına gideriz demiyorum. Onlar da böyle olmayacağını biliyorlar.
Peki o zaman Türkiye ve Erdoğan üzerinden yapılan kötüleme algısı neyin nesi? Oluşturulmaya çalışılan algının tek gerekçesi Türkiye’nin tek başına büyük güç haline gelmeye başlaması, emir alan değil taraf olan ülke olması ve dünya mazlumlarının liderliğine soyunmasıdır.