Dünya nüfusunun %21’ine hitap eden yaklaşık 46 milyar dolarlık helal pazarı, pek çok küresel üreticinin iştahını kabartmaktadır.
Günümüzde üreticilerin beyanları her zaman tüketiciler tarafından güvenilir kabul edilmediğinden üretim ile hizmet basamaklarını tüketici namına kontrol eden, bileşimleri laboratuvar analizleriyle tespit eden ve dolayısıyla ürünlerin İslami usullere göre üretilip üretilmediğini inceleyen bir sisteme ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu ihtiyacın karşılanması amacıyla gıda başta olmak üzere kozmetik, ilaç, finans, turizm, medya ve giyim sektörlerinde helal sertifikası veren kuruluşlar gündeme gelmiştir.
Dünyada etiket bilgisinde “helal gıda” ifadesi ilk olarak 1997’de Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün Uluslararası Gıda Kodeksi tüzüğü ile kullanılmış, ardından pek çok ülkede helal standartları ve sertifikasyon kuruluşları faaliyete geçmiştir. Ülkemizde 2009 yılından itibaren çeşitli kuruluşlar tarafından “helal sertifikası” verilmekte olup 2011’de İslam Ülkeleri için Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC)’nün helal gıda standartlarını kabul ederek TSE de sisteme dâhil olmuştur.
Dünyada sertifikasyon kuruluşlarının sayısının artmasıyla birlikte bir kuruluştan helal sertifikası alamamış bir gıda maddesinin, başka kuruluşlardan alabilmesi gibi güven sarsan uygulamalara rastladığımız olmuştur. Helal olan gıdaların sakıncalı olarak ifade edilmesi ve mezhepler arasında farklı kabullerin olması, helal sertifikasyon firmaları arasındaki değişik uygulamaların temelini oluşturmuştur. Bu nedenle sertifikasyon kuruluşlarının akreditasyonları gündeme gelmiş ve ülkemizde 2017’de Helal Akreditasyon Kurumu (HAK) kurulmuştur.
Helal ve haramı belirleme yetkisinin sadece Allah’ta olduğu açıktır ve haram olan gıdalar Kur’ân’da çeşitli ayetlerde belirtilmiştir. Ancak sertifikasyon kuruluşlarının farklı standartlara göre değerlendirme yapmaları, Müslümanlar’ın bir bütün halinde hareket etmelerini sağlanmaktan ziyade mezhepsel veya kültürel anlayışın ön plana çıkarılmasına hizmet etmektedir.
Diğer bir konu ise gıdaların etiketlerindeki helal logosunun sertifikasyon firmalarına göre değişiklik göstermesidir. Dünyanın her yerinde tüketiciler tarafından kolay anlaşılır olması ve haksız rekabetin önlenmesi için gıdaların etiketinde evrensel bir logonun kullanılması önem taşımaktadır.
Helal gıda pazarı her gün daha da büyümekte olsa da dünya nüfusunun %79’unu oluşturan Müslüman olmayan toplumlar, ticarette göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Bu nedenle sürecin sürdürülebilir olması ve daha geniş kitlelere hitap edebilmesi için gıdaların etiketlerinde yer alan helal logosunun sadece dini bir simge olmayıp aynı zamanda yüksek kaliteyi simgeleyen küresel bir marka olması da gerekmektedir.