2022 önceki yıllara göre gerek ülkemizde gerekse de dünyanın birçok bölgesinde son derece kurak geçmektedir.
Su hayattır dünyanın her yerinde evrensel bir söylem haline gelmekle birlikte suyun olmadığı bir yaşam alanını düşünmek bile insanı rahatsız eden bir durumun ifadesidir.
Kuraklık hayatın her noktasını derinden zedelemekte hayatı her an biraz daha zorlaştırmaktadır aslında.
Zorlaştırma ekonomik anlamda da karşımıza çıkmakta ve insanoğlunun karşısına çıkan tüm engellerde olduğu gibi bu engeli de aşması tarihi bir zorunluluk olarak önünde durmaktadır.
Pandemi ve sonrasında ortaya çıkan ekonomik durgunluk yanında su kaynaklarının her geçen gün erimesinin yansımaları ekonomik olarak içinden çıkılması zor süreçlere doğru dünyayı götürmektedir.
Yanı başımızda bulunan Avrupa’da son 500 yılın en kurak yazı yaşanmaya devam etmekte, Çin’de nehirler kurumaya doğru gittiğinden kullanılan elektriklerde kesintiye gidilmekte ve ülkemizde kuruyan veya kurumaya doğru yol alan su kaynaklarımızın sayısında ki artışlar.
Kuraklığın ilk etkisi tarım alanlarına olmakta ürün hasatlarında ciddi düşüşler yaşanmaktadır.
Böyle devam ederse dünyamızı çok ama çok ciddi tarımsal ürün krizi beklemektedir.
Meyveden sebzeye tahıldan bakliyata kadar tüm ürün gamlarının üretiminde yaşanacak olan azalmalar ülkelerin bu ürünlere ulaşmada verecekleri savaşlara şahit olmamıza vesile olacaktır.
Piyasaya ürünleri arz etmede yaşanacak sorunlar ürünlerin fiyatlarının ciddi oranda artmasına sebebiyet vererek insanların alım güçlerinin düşmesi ortamını da ekonomik olarak yaşatacaktır.
Kuraklık ülkemizde 2021’de olduğu gibi 2022’de de birçok orman yangınının çıkarak orman alanlarımızın azalmasına da sebep olmaktadır.
Sadece ülkemizde değil dünyanın birçok ülkesinde kuraklık sebebiyle çıkan orman yangınları binlerce hektar ormanı yok etmiş ve etmeye de devam etmektedir.
Ormanların azalması bir bakıma insanların kullanacağı su kaynaklarının ve oksijen kaynaklarının azalması anlamını ihtiva eder. Yani su döngüsünün kesilmesi demektir.
Ülkelerin akciğerleri olan ormanların yanması ekonomik döngünün de ciddi anlamda yara alması sonucuyla bizi karşı karşıya bırakmaktadır.
Bir diğer etkide suyun gücünden elektrik üretimine olmaktadır. Yani kuraklığın boyutu arttıkça artık sudan elektrik üretimi neredeyse yok hükmüne geçmektedir.
Güçsüz akan akarsulardan veya tam anlamıyla dolmayan baraj göllerinden elektrik üretilmesi günden güne azalmaktadır.
Üretimin düşmesiyle de elektriğin üretici güç konumundaki tüm ürünlerin üretimlerinde enerji kaynaklı sorunlar artmaktadır.
Bu sorunların başında da devamlı surette artan enerji maliyetleri gelmekte artış ürün fiyatlarını da tavana doğru çekmektedir.
Yükselen ürün fiyatları da ürünlere olan talebi tabana doğru yol aldırmaktadır.
Ürün fiyatlarının yanında elektriğin ısınma konusunda da fiyatları artmakta bu durumda da alım gücü bir diğer anlamda erimektedir.
Daha sayabileceğimiz onlarca olumsuz etkisi olan kuraklıkla ilgili tüm dünya ülkelerinin de özellikle ülkemizin de hiç zaman geçirmeden bir takım önlemler alması tarihi bir sorumluluktur.
Sadece ekonomik anlamda değil hayatın her safhasında birçok olumsuzluğa yol açabilen kuraklığa karşı önlemlerimizi hemen bir salise bile geçirmeden uygulamaya koymalıyız.