Bir önceki yazımda, ABD’nin üst üste 4 kez seçilmiş tek ve 32. Başkanı Franklin Delano Roosevelt’in ifade ettiği; “Korkacağımız en büyük şey korkunun kendisidir” sözünü biraz daha derinden irdelemek istedim.

Bu söz öylesine ve arada bırakılacak bir söz değil bana göre; psikolojisini hatta sosyal psikolojisini “sonsuz”luk fikriyle izah etmeye kalktığınızda da sizi çok farklı bir yere götürecek türden.

Bu cümledeki “korkudan korkmak” aslında ABD’nin başına kim gelirse gelsin sonsuza dek korkmaya devam edeceğinin bir delilidir. Korku, somut bir hedefe yönelik olsaydı yani; “Şunu yendiğimizde korkacağımız bir engel kalmaz” diyebilselerdi o zaman bu korkunun bir gün bitme ihtimali olduğunu düşünebilirdik.

Fakat burada dünya kurulduğundan beri “var” olan ve yıkılıncaya kadar da devam edecek olan “korkma” duygusu üzerinden bir vurgu yapıldığı için ABD de sonsuza dek korkmaya devam edecek demektir; korku duygusunu yok etmek ya da korkunun kendisini ebediyen yenme gibi bir güce sahip olamayacağı için.  

Bu korku değil mi zaten ABD’ye hayali düşmanlar ürettiren? Korku hayali olunca düşman da hayali oluyor. “Eğer şunu yapmazsak ABD yok olacak, gücümüz sarsılacak” deyince işte o zaman geleceğinden endişe eden bir toplum ve onun askerlerini, hiç hakkı olmayan coğrafyaların başına “bela” edebiliyor.

Nasıl mı? Cevabını merak edenler Irak’a, Afganistan’a, Suriye’ye baksınlar. Buralarda hangi gerçek düşman vardı ABD için. Ya da bölgeyi kan gölüne çeviren, ABD ve Batı’nın dışında bütün ölüm hedeflerini Müslümanlardan seçen hangi uluslararası terör örgütü bu hayali korkuya hizmet etmedi?

Bu terör örgütlerinin yine ABD’nin “korkudan korkma” vehminin bir sonucu olarak yine ABD tarafından kurulduğu, kendileri tarafından da itiraf edilmedi mi?

Bu itiraf olmasaydı da düşünen ve akleden bir kafa bunu anlayamaz mıydı? Elbette ve çok basit bir şekilde… Çünkü bu örgütlerin yöneldiği hedef bize çok açık ve somut olarak bir şeyler söylüyor.

DAEŞ denen yapı her yerde Müslümanları hedef almış vaziyette; bu hedefe Filipinli Müslümanlar da dâhil yani… Dünyanın hiçbir yeri es-geçilmemiş her nedense(!).

ABD bütün saltanatını “korku fırsatçılığı” üzerine inşa etmiş görünüyor. “Meşru” kılıfına sokulmuş bütün şiddetin arkasında bu korkunun arızaları var.

Olmayan bir şeyden korkmak, halüsinasyonlar görmek normal bir insanın davranışlarında da olmayan hallerdir.

Yani şunu demek istiyorum, ABD’nin stratejisi 18 bin psikiyatr tarafından “ruh sağlığı yerinde değildir” teşhisi konan Trump’la sadece daha belirgin hale geldi. Zira gerçek stratejileri hep vehimliydi…