Avrupa Birliği içindeki halihazırdaki durum ve İsrail ile ilişkilerde gelinen nokta itibarıyla Türkiye, Yunanistan’la anlaşarak, Kıbrıs konusunda yeni bir stratejik hamle üretebilir diye düşünüyorum.

Türkiye de 3 milyonu aşan Suriyeli muhacirler ve Suriye ile birlikte Orta doğunun evirildiği yeni kaotik durumun belirsizliği AB’yi derinden endişelendirdiği muhakkaktır.

Orta doğu ve İslam Coğrafyası genelinde küresel güçlerin meydana getirdiği depremle ortaya çıkacağı hesaplanamayan çok farklı dalga boyları kendi kıyılarını vurmaya başladı.

AB ülkelerinin canhıraş bir şekilde Türkiye’ye sarılmasının nedeni, bu dalga boylarından yoğun göç ve nüfus hareketinin dev bir tsunamiye dönüşeceğinin görülmesidir.

AB için korkutucu olan bu tsunaminin yalnızca dalga boyu değil kısa ve uzun vadede kendi ülkelerinde meydana getireceği sosyo/ekonomik/kültürel ve siyasi neticeleridir.

Türkiye,  Suriye ve orta doğudaki Müslümanlara uğradıkları katliam ve zulüm nedeniyle hesapsız bir şekilde kucak açmış olmasının hayır ve bereketini çok yönlü görecektir.

Ben sıradan bir Müslüman olarak, ülkemizin muhacirler hususunda medyaya yansıyan çalışmaların dışında, ne gibi dış ve iç politik/stratejik çalışmalar yaptığı bilgisine sahip değilim.

Ve fakat meseleleri, kendisini mensup olduğu bu aziz millet ve vatana karşı sorumlu hisseden bir fert olarak değerlendirip düşünmekte ve yazmaktayım.

Küresel güçler ile, küresel stratejilerini belirlemesinde etkin rol oynayan Siyonist Yahudilerin, Kıbrıs üzerindeki 3 asırlık çalışmaları incelenerek Kıbrıs’a bakıldığında, Kıbrıs’ın hem küresel güçler ve hem de, bu gücü etkin kullanan Siyonist Yahudiler açısından ne kadar önemli olduğu anlaşılacaktır.

Bizim Kıbrıs ile ilgili yaşadığımız bütün zorlu sıkıntıların sebebi bu önemden kaynaklanmaktadır.

Yahudi ve Rumların Kıbrıs üzerinde Müslüman Türklere karşı sinsice uyguladıkları ekonomik ve nüfus ile hakimiyet kurma planları hangi aşamaya geldiği ve bu planların Kıbrıs’ta her iki bölgede ve Ak denizde nasıl uygulandığı malumdur.

Yunanistan’ın hali hazırdaki ekonomik durumu ve içinde bulunduğu siyasi süreç bizim Kıbrıs hayrına uygulayacağımız stratejilere uygun düştüğü düşüncesindeyim.

AB’ den iade edilen Suriyeli göçmenler ile birlikte misafir ettiğimiz muhacirlerden seçilerek Kıbrıs’a yerleştirilebilinir.

Bizim hazırlayacağımız bu stratejik plana örneğin, kapı, kapı para bulmak için dilenen Yunanistan, AB’nin vermeyi taahhüt ettiği 3 milyar Euro destekten faydalandırma teklifi ile yardımcı partner olarak alınabilir. Yunanistan için cazip birçok sosyo ekonomik/siyasi tekliflerde sunulabilinir.

Böylece İsrail’in Kıbrıs konusundaki stratejik planlara ortak olarak kullandığı Kıbrıs Rum kesimi de dengelenmiş olur.

İsrail, orta doğuda bundan sonra varlığını güvenlik içinde sürdürebilmenin yolunun, kendi ürettiği iç ve dış güvenlik politikalarla ve stratejilerle mümkün olamayacağını ancak bunun Türkiye’ye endekslenerek, Türkiye’nin insan ve adalet merkezli bölge stratejilerine destek vermekle mümkün olacağını görmeli ve inanmalıdır.

Kıbrıs gibi hem Akdeniz ve hem orta doğudan Kafkasya’ya uzanan jeopolitik /stratejik öneme sahip İslam coğrafyası üzerindeki hiçbir bölge üzerinde Türkiyesiz bir şey yapılamayacağı iyice anlaşılmalıdır.