“Bir milleti yok etmek için askerî istilâya lüzum yoktur.
Ona tarihini unutturmak, dilini bozmak, dininden soğutmak ve dolayısıyla manevi değerlerini, ahlâkını soysuzlaştırmak kâfidir”.
Kime ait bu söz?
Üstat, Peyami Safa’ya…
Harika bir tespit!
İşte bugün yaşananların asıl müsebbibi, kontrollü bir şekilde manevi değerlerinden soyutlanmış, yabancılaşmış ve daha da kötüsü, kendi ananelerine düşman edilmiş bir gençlik modelinin inşa edilmesidir.
Bunlara binaen;
Ülkemizde sapkınlıklar, taciz/tecavüz olayları neden arttı sizce? Hiç düşündünüz mü?
Bunda, Türk toplumuna uygulanan eylemsel algı operasyonlarının payı ne derecededir?
“Sabah-ı şerifleriniz hayrola” kültüründen “öptüm, kib, bye” yozluğuna nasıl evirildik?
Tüm bu sorulara yanıt aramak istiyorum ben.
Evvela, kaynar suya atılan kurbağa deneyindeki gibi, bizi yavaş yavaş pişirdiler.
Alıştıra alıştıra…
Sonra, ortaya şu çıktı;
Bir yığın ahlaksızlıkların yaşandığı müsvedde bir çağ!
Geçenlerde o masum meleğin başına gelenler, Münevver Kalabulut, Özgecan Aslan ve daha niceleri…
Say say bitmez, durumuna geldik neredeyse.
Şu hale bakın!
“Peki, böyle fenalıkların bir daha tekrarlanmaması için neler gerekiyor” diye sormadan edemiyor insanlarımız.
E haklılar tabi.
Devlet sopasının, şerefsiz mahlûkların ensesinde patlamasını istiyorlar.
Patlamazsa, eğer sert bir yaptırım olmazsa, bu tarz rezillikler devam edecektir.
Bu haseple diyeceğim o ki; TEK YOL, İDAM!
Öyle hadım madım, çözüm değil!
Derhal idam, idam, idam!
Kamuoyu vicdanı ancak böyle rahata erer.
Bu, idam bahsini noktalayıp ana konumuza dönmek istiyorum şimdi.
Hatırlarsınız, birkaç yıl önce, çeşitli ünlülerin de yer aldığı bir kampanya başlatıldı.
“Beden benim bedenim, karar benim kararım, sanane!”
Yani Türkçesi şu;
İstediğim haltı işler, istediğim ahlaksızlığı, istediğim kişiyle yaparım ve kimseyi ilgilendirmez!
Zihniyete bakar mısınız?
Bunun adı, “özgürlük”.
Karşı çıkanlar ise “gerici, yobaz, sığ düşünceli, cahil”.
İlginç!
Ama maalesef, kötü bir haberim var o arkadaşlara;
Beden de sizin değil, karar da…
Mülk, yalnızca Allah’ındır ve karar da her zaman, o’na aittir!
Üzgünüm!
Özgürlüğü bedensel açıklığa indirgerler fakat hürriyetin asıl kaynağı beyinsel ve kültürel açıklıktan bihaberler nedense.
Daha açık söylemek gerekirse; bedeni değil, zekâyı açmak lazım!
Lakin nedense, o taraklarda bezleri yok.
Bu yüzden çeşitli feminist dernekler kuruyorlar.
Sırf çıplaklığı meşrulaştırmak adına…
Ve bazen sıkıntıdan ne yapacaklarını şaşırıyor olacaklar ki, arada bir sokağa fırlayıp protestolar düzenliyor, göbek atıyorlar.
O da, hava güzel olunca tabi…
Sözde “kadın hakları” üzerine dururlar; miniye, badiye karışıldığında. Ama başörtülü kadınlar dayak yediğinde, asla!
Veyahut genelevlerde çalıştırılan kadınların kurtarılması namına herhangi bir atılımları bulunmaz. “Beden onların bedeni, size ne!” demezler.
Pankartlarla “özgürlük” aradıkları kadar, gerçekten kadının özgürleşmesi namına hiçbir atılımda bulunmazlar!
“KIYAFETİME KARIŞMA!” Yazmış bir tanesi mesela.
Ne kadar da protest ve “özgürce” değil mi?
Ancak masum değil.
Kadınların içindeki o isyancı ruhu çimdikliyor alenen.
Sanki el âlemin işi yok, senin ne giydiğinle ilgileniyor.
İstersen çuval giy, kime ne!
Bir de şu var bakın; MÜFTÜLÜK, İŞİNE BAK. YETER ARTIK, KADINLAR KONUŞACAK.
E iyi de, müftülüğün işi güzel ahlakı, Allah’ın emirlerini sizlere anlatmak değil de, nedir?
Sahi, bu işe bakmasın da, hangi işe baksın yahu?
Müftülük binasının onarımına mı?
Komik!
En dikkatimi çeken pankartlardan birisi de şöyleydi bakın;
TÜRBAN, TÜRKİYE’NİN SORUNLARINI ÖRTEMEZ.
Ne bu şimdi? Türban ne alaka? Yani illa bir kement atacaksınız değil mi bir yerlere…
Maksat nedir aslında biliyor musunuz; inanç değerlerine dil uzat, iğdiş et ve din algısını bilinçaltında çökert!
Neticede, bu tip söylemlerin hepsi birer algı operasyonunun malzemesidir.
Toplumun örf, inanç ve kutsallarını tırmalamak namına kurgulanıp piyasaya sürülüyor.
Anlam veremediğim bir başka husus daha var;
Bu feminist hareketlerden, erkeklere ne yahu?
Bu, yaltakçı hareketler ne diye?
“Biz erkekler karışamayız”lar falan… Absürt absürt söylemler.
Ulan! Azıcık çapınızı bilin be! Yalaka olmayın, üç kuruşluk şehvet uğruna eğilmeyin!
İnsanları zina konusunda cesaretlendirip etik değerlere çelme takmayın!
Zaten algı operasyonu dediğimiz kavram, toplumun çeşitli değerlerini darmadağın etmek için hazırlanmış, dezenforme edici bir takım çalışmalar bütünü değil de, nedir?
Yani bu sayede toplumu, kendi gönül rızasıyla ahlaksızlaştırır ve yok edebilirsiniz.
Daha da korkuncu, kendi geçmişine ve maneviyatına küfreden bir jenerasyon yaratabilirsiniz.