İlahi gerçek, gerçeğin peşinden koşmayanlardan kendini gizler.

Edebiyatın anlamı ve varlık nedeni ve bunun gerçekliği üzerine mücadele etmeyenler için edebiyat da aynı ilahi gerçeğin,  gerçek peşinde koşmayanlardan kendisini saklaması gibi saklanır ve gerçek gücünü ortaya çıkaramaz.

Yazarın edebiyatın büyüsü ve etki gücü hakkında düşünmeye yanaşmadan onu ele alıp değerlendirmeye kalkması ve sadece şahsi tatmine yönelik bir çalışma, ya da bir projenin parçası olarak bilinçli ya da bilinçsiz olarak küresel sömürüye hizmet etmesi onu bütün samimiyetten ve özden koparır ve bir kukla, bir tetikçi konumuna getirir.

Kitaba yansıyan “kelamın büyüsü” hayatın görünür, doğal biçimlerinden ayrı tutulmaya çalışıldığında gerçek ve samimiyet kaybolur.

Yazar tabii ki yenidünyalar kurma çalışmasında kendini var eden orijinal kodlarının üzerine evrensel bir form oluşturamıyorsa o zaman zamanlı ve bir bölgenin esiri olarak küçülür ve asla edebiyatın evrenselliğini kucaklayamaz.

Kendi dışında var olan kültür kodlarına öykünmek ve kendi kodlarından nefret etmek ve en kötüsü zihni bir iğdiş edilme formatından geçirilmiş kimliklerin orijinal ve evrensel eserler ortaya koymaları mümkün olamamıştır.

(Edebiyat, anlaşılması zor, yüksek bir yaratıcılık içeren bir sanat türüdür) şeklindeki yaklaşımlara tam olarak katılmak mümkün değildir.

Evet, edebiyat yüksek bir yaratıcılık içermelidir ama asla anlaşılır olmaktan uzak kalmamalıdır.

Gerçek edebiyat ve bu konuda ortaya konulmuş eserlerde her okuyan için mutlaka alınabilecek sunumlar olmalıdır. Derin ve kalitesi yüksek büyülü metinler hem avam hem havas hem de havasül havas için mutlaka söyleyecek söz barındırmalıdır.

Edebi eserler edebiyatseverler için tarihi bir kazı çalışması gibi sürekli yeni değerler bulma çalışmasına dönüşmeli ve bu gizemi barındırmalıdır.

Kelamın büyüsünden her seviyedeki okurun faydalanacağı katmanlı derinlikler kadim edebiyatın ve gerçek yazarın vazifesi olmalıdır. Bir yazar zamansın olmak ve kendinden sonraki zaman dilimlerinde de var olmak istiyorsa bunu başarmalıdır zaten bunu başaranlar gerçek yazar hüviyetini elde etmektedirler.

Genel kitle için edebiyat yapmam demek bu açıdan doğru değildir. Halkını aptal yerine koyan seçkinci, kompleksli aydın tavırlarının modası çoktan geçmiştir.

Edebiyat asla toplumu tatmin etmek için yapılmaz ama toplumdan koparak da asla edebiyat yapılamaz.

Edebi düşüncenin oluşumu ve gelişimi belli yasaları izler bu evrensel yasaları yazar kabul ederken kendi kültür değerlerini yok sayarsa o zaman Edebi düşüncenin varlığı mümkün olmayacaktır.

İnsan hayatının ve toplumların öyle yönleri vardır ki, bunlar ancak edebi kelamların yardımıyla okuyucuyu ve toplumu etkiler, değiştirir ve dönüştürür. Buna rağmen edebi metinlerde edebi mantığın yerine kaba bir tutuculukla süper politize olmuş, önyargılı, tüketim amaçlı ve ticari kaygıyla oluşturulan metinlere yönelmek ve ısrar etmek gerçek edebiyata değil ama topluma büyük zarar vermektedir…