İki tane dağ var, karşılıklı. Birbirine karşıt insanların yurt tuttuğu...
Bu dağlardaki insanlar gün boyu birbirine taş atmakla meşgul.
Sadece gün boyu değil, yüzlerce yıldır devam eden bir mücadele var.
İki taraf da birbirini asla beğenmiyor.
Birinin ak dediğine öteki kesinlikle kara diyor.
Bunlardaki karşıtlık aynı zamanda kine ve nefrete evrilmiş durumda.
Nefretleri azalınca birbirilerine yaklaştıkları oluyor, yalan yok.
Bunlar dağdan inince birbirinden alışveriş yapan, birlikte oturup çay içip yemek yiyen insanlar.
Hatta birbirine omuz veren insanlar.
Yolda bir kaza meydana gelse hangi dağlı olduklarına bakılmaz anında müdahale edilir.
Birisinin çocuğunun ayağında çorap olmasa, ayakkabısı eski olsa bu insanlardan durumu iyi olanlar o çocuğa asla kimlik sormazlar ve hemen ellerinden gelenin en iyisini yaparlar.
Oturup sohbet ettiklerinde de ideolojik bir konuya girmezlerse gayet güzel bir şekilde anlaşırlar.
Tanıdıkça severler birbirlerini.
Ve hatta çoğu zaman aralarında ideolojik tartışmaya girmeyeceklerine dair söz verirler.
Çobanlık yapan bir arkadaşıma sordum yıllar önce;
Araları düzgün olmayan bir arkadaşı vardı, aranız nasıl onunla? Diye…
“Aramıza birisi kemik atmazsa gayet güzel anlaşıyoruz” demişti.
Kemik köpekleri kavga ettirir normalde ama arkadaşımız unutamayacağım bir ironi yapmıştı.
Düzden dağa çıkınca dağlılar hemen eski hallerine dönüveriyorlar.
Birisi yukarıdan ideoloji sarkıtıyormuş gibi sanki tırnaklarını bileyliyorlar hemen, birbirlerine karşı...
Kim kimi daha çok tırmalayacak onun derdindeler?
Hepsinin eli yüzü kan revan içinde her seferinde.
Ortam gerildikçe sivrilmiş söylemler de ayyuka çıkıyor.
Kim kazanıyor bu didişmede?
Yukarıdan ideoloji sarkıtan kimse o kazanıyor.
Kaybeden kimler?
Her iki dağdaki insanlar.
Peki, neden düze inince birbirine yaptıkları gibi güzel şeyler yapmıyorlar, dağlarına çekilince?
Herkes bir dost kazansa karşı dağdan daha çok çoğalacağız ve dayatılan her neyse ona teslim olmayacağız, deseler olmuyor mu?
Olmuyor!
Zira her iki taraf da kendilerinin yüzde yüz haklı olduğunu düşünüyor ve gelen bana gelsin ben karşı dağa gitmem diyor.
Tamam, karşı dağa gitme de en azından dilini sivriltme deseler?
Onu da demiyorlar.
Birbirinin elini yüzünü tırmalamayı maharet zannediyorlar.
İyiliği çoğaltıp kötülüğü azaltmanın ülkemize ne denli faydasının olduğunu bilseler iş değişecek aslında…
Kazandıkça kaybettiklerinin farkında olanlar kazanmayı değil insan biriktirmeyi öğreniyorlar.