Cennet Mekân Sultan Abdülhamid Han’ın, otuz üç yıl süren saltanatı döneminde uğraştığı en büyük sorunlardan birisi, Siyonizm’in Filistin’e yerleşme çabalarını engellemek olmuştur. Sultan Abdülhamid Han, Siyonizm karşısında her daim dimdik durmuş ve ücret karşılığında ısrarla Filistin topraklarını isteyen paranın firavunlarını her seferinde huzurundan kovmuştur.
Yahudiler için Filistin’de bir devlet kurma hayali ile yanıp tutuşan ve Siyonizm’i uluslararası arenaya taşıyarak onu bir dünya meselesi haline getiren Theodor Herzl’a “Ben bir karış dahi olsa toprak satmam; zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim bu toprakları kanlarını dökerek kazanmışlar ve yine kanlarıyla mahsuldâr kılmışlardır. Bırakalım Yahudiler milyarlarını saklasınlar. Benim devletim yıkılırsa, maalesef Filistin’i karşılıksız ele geçirebilirler. Fakat biz sağ iken, sadece bizim cesetlerimiz taksim edilebilir. Ben canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına müsâade etmem. Filistin’de Yahudi devleti kurulması için değil 150 milyon İngiliz lirası, dünya dolusu altın verseniz bu tekliflerinizi katiyen kabul etmem!.” demiştir.
Filistinli Müslümanların bugünkü Hal-i pürmelalini çok güzel özetlercesine “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!’’ diyen Üstat Necip Fazıl, Filistin meselesinin de ancak “Abdülhamid’i anlamakla” çözüm bulacağını söylüyor idi… Farkında mısınız bilmiyorum ama, Mescid-i Aksa’yı tanımayan bu bir avuç işgalci Yahudi, yıllardır iki milyar Müslümana kafa tutuyor.! Bu toplama adamlar tarafından sürekli olarak, İslami değerleri ayaklar altına alınan Müslümanlar ise, bu duruma her zaman olduğu gibi yine cılız bir sesle yada yarım ağızla sözüm ona itiraz ediyorlar..!
Bildiğiniz üzere kıymetli dostlar; Müslüman coğrafyalara yıllardır İngilizlerle birlikte nefret tohumu ekerek fitneyi keskinleştiren İsrailliler bu topraklarda maraza çıkarmak için adeta erketede beklerler… Esasen bu coğrafyada çıkacak olan çalkantı ve karışıklıklar İsraillilerin en çok aşerdiği bir durumdur. Hani çok uzağa falan da gitmeye gerek yok.! Yavuz hırsız misali Filistinli kardeşlerimize terörist diyerek son bir-iki ayda bile yaptıkları zulme bakmak yeterli olacaktır. Sırf mayıs ayında Filistin’de kapattıkları İslami kurumun sayısı bile otuzu geçti…
Kendilerince Müslümanlar’ın akılları ile dalga geçiyor bu çürümüş ayaktakımı beslemeler… Anlayacağınız hep aynı terane… Katar krizini bahane edip İhvan ve Hamas’ın hedefe konması bunların yıllardır en büyük gayretleri idi. İsrail`in hamisi olan ABD’nin talimatı ile devede kıl kadar hükmü ve kıymeti olmayan beslemeSuud yönetimi ve BAE yönetimi başta olmak üzere, bazı atanmış Arap ülkelerinin liderleri bunların ekmeklerine yine yağ sürdüler… Her ne kadar medyamızda yine bu ülkenin has çocuklarının esameleri okunmasa da ben yekten yine söyleyeyim… Son bir ayda mağdur edilen Filistinli sayısı 500.000’in üzerinde! Bunun 20.000’i ise yetim çocuklardan oluşuyor…
Her şey aslında 1897’de tescilli yavşak Theodor Herzl’in ateşe odun taşımasıyla, İsviçre’de Birinci Dünya Siyonist Kongresi’ni toplamasıyla başladı. O gün bildiğiniz üzere başta İngiltere olmak üzere, İslam düşmanı olan bazı kargacık burgacık ne idiğü belirsiz batılı devletler, Filistin topraklarında bir İsrail devletinin kurulmasını yürekten destekleyip şerbetlenmişlerdi.. Şimdi bugün yine, üç aşağı beş yukarı aynı devletlerin baş çektiği ve ne işe yaradığını bir türlü anlayamadığımız(!) Birleşmiş Milletler’in (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, İsrail’in Filistin’i işgalinin 50. yılında kendine biçilen rolünü oynamış ve eline tutuşturulan yazılı açıklamayla da, bu işgalin Filistin halkına ağır bir yük bindirdiğini ve nesilden nesle mülteci kamplarında yoksulluk içinde yaşamak zorunda bırakıldığını söylemiş… Sadece ‘’Yoksulluk’’ hani yersen tabi…
Vay anasını Guterres Efendi… diyesim geliverdi birden! Guterres Efendi, daha dün gibi gözümüzün önünden hiç gitmeyen israilliler’in yaptığı o vahşi katliamlardan zinhar bahsetmemiş..! Filistin’de-Gazze’de hastaneleri, camileri ve mülteci kamplarını bombalayanlardan, bebek yaşta fosfor bombaları ile yakılan çocuklardan, yaptıkları vahşi katliamlarla cesetleri tanınmaz hale gelen binlerce sivil vatandaşlardan, Mavi Marmara Katliamından, hapishanelerde zindanlarda bin bir çeşit işkenceler ile çürütülen gencecik bedenlerden, anaların döktüğü gözyaşlarından vs. hiç mi hiç bahsetmemiş… Unuttu herhal! Yoksa eminim kesinlikle bahsederdi…
Evet kıymetli dostlar, yaşanmış bu büyük acıların alayı bizlere gösteriyor ki, İslam’a yönelik saldırıların ve kirli projelerin hepsinin arkasında ABD ve İngiltere’yi görmek kesinlikle mümkündür. İsrail ise varılacak hedef için büyük bir projedir. Gördünüz değil mi? Bundan yarım asır önce Siyonist İsrail’e mağlup Araplar, kendilerini büyük bir felakete ve acılara sürükleyen İsrail’e tek laf ettiler mi? Bugün yine çocuk katili İsrail’in kuyruğuna takılıp Katar’a yükleniyorlar değil mi? Esasen Araplar, kendi halkına bu ahlaksız durumu ‘’ince siyaset’’ diye yutturmaya çalışan ve sürekli ABD’nin kıçını öpen bu tasmalı liderlerden bıkmış durumdalar.. Halkın nezdinde bir karşılığı olmayan bu satılmış liderler geçen hafta yine, İsrail Savunma bakanı Avigdor’un Katar krizi için ‘’bizim için büyük fırsat’’ diye böğürmesine vesile oldular. Anladınız değil mi şimdi durumun vahametini… Ve dahi sivil halk Katarlılara Kâbe’yi yasaklayan bu zihniyetten ve liderlerinin bu omurgasızlıklarından aslında ziyadesi ile utanıyorlar… Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı ise imrenerek sessizce takip ediyorlar.
Yaşanmışlıklar bir tarafa, biz Müslümanların gönlünde sembol olan ve Müslümanların ilk kıblelerinin yer aldığı Mescid-i Aksa, İslâm ümmeti için “ortak payda” hükmündedir. Filistin davası Müslümanların gündeminden hiçbir zaman düşmedi. Bundan sonrada asla düşmeyecektir Allah’ın izni ile… Kudüs ve Mescid-i Aksa var olduğu müddetçe, bu davayı savunan Müslümanlar da Allah’ın izni ile her daim var olacaktır. Bu da böyle biline…
Demem o ki dostlar; gerek Filistinliler’in kendi aralarında olsun, gerek onların kardeşleri olan diğer İslam ülkelerinde olsun, üzerlerine yapışan o “özgüven eksikliği, zillet ve pısırıklık’’ zulmün devamına her daim davetiye çıkarmaktadır. Unutmayalım ki; Güzel ülkemiz Türkiye’miz, bütün Müslümanlar’ın umududur… Rabbim İslam dünyasının bütün idarecilerine akıl ve izan versin. Rabbim bu davayı gerçekten sahiplenen, Abdülhamidler’in, Necmettin Erbakanlar’ın ve yeni nesil Recep Tayyip Erdoğanlar’ın sayısını arttırsın. Rabbim tez zamanda inşallah ümmete birlik ve beraberlik nasip eylesin…