Sinir uçlarımızla oynuyorlar. Dünya ölümcül bir salgın hastalığa düçar olmuşken onlar bizimle uğraşmaya, moral bozmaya, bölücülüğü, ayrımcılığı kanıksatmaya, sapkınlığı normalleştirmeye devam ediyorlar.
Cesareti nereden bulduklarını hepimiz biliyoruz. Anlayamadığımız şey nasıl bu kadar “profesyonel yalancı”, nasıl bu kadar pervasız olabildikleri.
Evleri gözetliyor, militanlarını baskınlara gönderiyorlar. Sonra pişkince bu çirkinliği savunabiliyorlar. Üstelik sadece marjinal sol örgütleri CHP’de konsolide etmekle görevli il başkanları tarafından değil, doğrudan “genel başkan” düzeyinde.
TERÖRÜ YÜCELTİYORLAR
Savcı şehit eden “teröristler için marşlar yazan”, polisleri nasıl tuzağa düşürüp katlettiklerini ballandıra ballandıra anlatan sözde bir müzik grubunun konserleri yasaklanmış. Örgüt yine militanlarının “bedenlerini silah gibi” kullanıyor.
Dünyanın hangi ülkesi savcısını, polisini katleden ve konser görüntüsünde salonlarda toplanıp, yeniden öldüreceğini ilan eden bir “terör güruhuna” müsaade eder?
Bu kahrolası örgütün, sadece insanımıza karşı değil, kendi militanlarına karşı bile nasıl acımasız olduğunu bilmiyor muyuz? Sırf örgüt liderleri, biraz daha prestij kazansın diye fukaranın çocuklarını zorla “ölüm oruçlarına” yatırdıklarına Küçük Armutlu şahittir. Devlet bu çirkefliğe dur demeseydi, zorla ölüme yatırılanlar kaçma fırsatı bulabilir miydi?
Onlar öldürecek, örgüt Canan ve Zehra adına marşlar yazacak; sonra Hilmi Yarayıcı gibi “Esedperest militanlar” CHP’den vekil olacak; CHP’li vekiller de ölümlerin üzerinden kariyer hesaplayacak. Çirkin döngüleri bu!
TEHLİKELİ PROVOKASYON
Bir yanda terörün değirmenine su taşırken; diğer yanda “Alevileri İslam’ın dışında göstererek” çok daha büyük bir provokasyona imza atıyorlar. Üstelik İBB Başkanı bu çirkin propagandayı “çocuklara gönderdiği hediye paketleriyle” yapıyor. “Bir Yahudi, bir Hristiyan ve bir Müslüman’ın” yanına Alevi dedesini koyuyor; adeta dede Müslümanlık dışında bir şeyi temsil ediyor gibi. Sol terör örgütleri kırk yıldır Alevileri, hayat rehberimiz olan Kur’an’dan ve peygamberimiz Hz. Muhammed’den (sav) koparmak için türlü oyunlar oynadılar. Hiçbiri tutmadı. Fakat bu millete büyük acılar yaşattılar.
Şimdi İmamoğlu eliyle tezgâhlanan bu oyun da tutmamalı. Alevi-Bektaşi kanaat önderleri bu oyunu bozmalı. Ahmet Yesevi’nin talebesi Hacı Bektaş-ı Veli’nin kabrinin başındaki “mescidi” bu provokatörlerin gözüne sokmalı.
Oyunu tezgâhlayanlar biliyorlar ki, “din özgürlüğü maskesi” altında, Alevilerin İslam’la bağını kopartabilirlerse, terör örgütleri rahat bir nefes alacak. Daha çabuk devşirebilecekler militanlarını. Daha fazla kopartabilecekler yavrularını analarından. Ve daha çok ağıtlar yükselecek cemevlerinden. Hedefleri bu.
Bununla da yetinmiyorlar. “Eşcinselliğin, Allah indinde haram” olduğunu söylediği için Diyanet İşleri Başkanı‘nı linç etmeye çalışıyorlar. İstiyorlar ki, kimse hakkı söylemesin. Hocalar sussun, Kur’an sussun. Sadece kendi ifsat eden dilleri konuşsun.
İstiyorlar ki, çocuklarımıza sapıkça tasallut eden kirli nefislerine dur demeyelim. İstiyorlar ki, nesiller, cinsiyetler, şahsiyetler bozulsun, biz ses etmeyelim. İstiyorlar ki, insanımız inancından, mezhebinden, tekkesinden, dergâhından dolayı birbirine düşsün, kan dökülsün.
Hayır. Ne susarız, ne rıza gösterir ne de kanıksarız.