TÜBİTAK ULAKBİM bünyesinde geliştirme çalışmaları devam eden Pardus işletim sistemi, öncelikle kamunun ihtiyaçları gözetilerek kurgulanıyor. Debian GNU/Linux temelli olarak geliştirilen Pardus, açık kaynak kodlu, ücretsiz ve en önemlisi de özgür bir yazılım.
Özgür derken, bir yazılımın, kullanıcısına çalıştırma, kopyalama, dağıtma, inceleme, değiştirme ve geliştirme özgürlükleri tanıyor olmasını anlamalıyız. Kodların görülebiliyor olması, bilgi güvenliği açısından da önemli bir avantaj.
Bugün kamuda milyonlarca bilgisayar ve bu bilgisayarların üzerinde kurulu işletim sistemleri, ofis çözümleri gibi pek çok yazılımın devasa lisans maliyeti var. Pardus’un kamuda etkin kullanımı, devletin lisans maliyetlerinden büyük oranda tasarruf etmesi anlamına geliyor.
Görevi rutin işlemler olan bir memurun önüne, işletim sistemi ve ofis yazılımı lisansları maliyeti gerektiren bilgisayar koymak büyük kaynak israfı. Zaten çoğu sistemler merkezi uygulamalardan oluşuyor ve web tarayıcıları üzerinden çalışılabiliyor.
Vatandaşlar Pardus’u kullanıp kullanmamakta özgür. Dileyen kullanır, dileyen kullanmaz. Ancak iş kamuya geldiğinde, vergilerimizden elde edilen kaynakların yabancı yazılım şirketlerine aktarılması konusunda daha dikkatli olunması ve Pardus’un zorunlu tutulması gerekir.
Pardus gibi bir işletim sistemi ve bu ekosistemde hemen hemen her yazılımın alternatifi varken, ücretli ve kaynak kodu kapalı, içerisinde neler döndüğünü bilmediğimiz yabancı yazılımları -bazı özel gereklilikler dışında- kamuya sokmamalıyız.
‘Kamuda Pardus zorunlu olsun’ derken, sadece bilindik anlamda kamu kuruluşlarını kastetmiyorum. Eğitim kurumları, özellikle de bugün yabancı yazılım şirketlerinin büyük gelir kaynağı olan üniversitelerimiz, özgür yazılım ekosistemine öncelikli olarak geçirilmeli.
Üniversitelerin veri merkezleri ve e-posta sunucuları gibi kritik sistemlerinde daha önce açık kaynak kodlu çözümler kullanılıyordu. Ne olduysa son yıllarda bir gevşeme oldu ve hangi üniversiteye baksanız, açık kaynaklı çözümler yerine lisans ücretli yazılımlar tercih edildiğini görüyorsunuz.
Oysa üniversiteler hem sunduğu özgürlük hem de serbestçe yazılım geliştirme avantajları nedeniyle, açık kaynaklı yazılımlara daha uygun yerler. Üniversiteler, akademik kadroları ve öğrencilerini, açık kaynak aşinalığı sağlayacaklarına, ücretli ve kapalı kodlu çözümlere mahkûm ediyor.
Bu noktada kamu sivil toplum kuruluşları ile yönetimi kamuda olan şirketlerden bahsetmeden geçmek olmaz. Açık kaynak kodlu çözümlerle ihtiyaçlarını gidermek varken, yabancı şirketlere lisans ücreti ödemeyi ve kritik sistemlerini açmayı tercih eden bu yöneticilerin de bilinçli davranması gerekir.
Son olarak, her yeni sürümünde daha fazla sistem kaynağı isteyen ve yeni bilgisayar satın almayı dayatan yabancı menşeili işletim sistemlerinin aksine, Pardus’un düşük sistem kaynağı gerektirmesi, yani eski bilgisayarlarda bile yüksek performansla çalışması avantajından da bahsetmek gerekir.