Mide bulandıran yalancıların eşitlik ve adalet tasladığı bir 8 Mart’ı daha geride bıraktık.
Baştan belirteyim:
Pervin Buldan profilinin kutsandığı hiçbir “kadınlar’’ şeysini kutlamıyorum. Ayrıca kadınlığa göstereceğim hürmeti 1917’nin komünist Rusya’sından öğrenecek değilim. 18. miladi asırdan beri renkli mottolarla pazarlanıp, türlü vesilelerle sermaye oligarşisine çalışan feminist teorilere de alerjim var. Teröristlerle zaten işim olmaz.
Kadınlığa zorla yüklenmiş angaryaları kaldıran, kadına hak ettiği kıymeti veren, kadın ruhuna kalkan zulüm ellerini kıran mukaddes bir inanışı savunuyorum. Bütün kalbimle, kadın olmaklığın şerefini en keskin, en şefkatli hudutlarla koruyan yüksek bir ahlakı kolluyorum. Müslümanım ve her meselede olduğu gibi kadınlığa da Müslümanca yaklaşıyorum.
Dolayısıyla tahammül edemediğim bazı hususlar var.
Kadına, çocuğa, insana ideolojik bakan her cins yobazlıktan iğreniyorum. Desibel dozunu ideolojik saplantılara göre ayarlayan ahlak sirenlerine dayanamıyorum. Nerede bir taciz, tecavüz, şiddet eylemi olsa, hırsını Müslümanlardan çıkaran o ilkel zekaya katlanamıyorum.
Siyasi vesveselerin ahlaki refleksleri felç ettiği, vahşi bir fikir despotizminin mağdurlarıyız.
CHP politik sahası tecavüz skandalından geçilmiyor mesela. Kol kola yürüdükleri HDP desek, PKK’nın TBMM’deki temsilcisi. Teröristlerin dağda yaptıklarını şehirde kravatlarıyla yapıyorlar. Kandil’in, tecavüze uğrayıp boğularak katledilen kız ve erkek çocuklarına mezar olması yetmiyor artık. Kadını ve çocuğu cesetleştiren bölücü ahlaksızlık şehir merkezlerine de taşıyor.
Bu çirkinlik; kendine çağdaş, Atatürkçü, laik etiketleri basan bazı kadrolar için bir anlam ifade etmiyor elbette. Sokaktan sanat meclislerine, politika kürsülerinden üniversitelere kadar…
Alkollü araba sürüp insanları öldüren sorumsuz bir serseriyi koruyan, hatta kodeste bile ona özgürce edebiyat kastıran, aynı serserinin iki yıl yatıp çıkmasına sevinen bir kafa yapısından söz ediyorum neticede.
Bu kafa yapısına karşı itibar temizliği de çok kolay...
Meşhur bir TV spikerisiniz diyelim. Siyonist sermayeli bir kanalda güya tarafsızlıkla milleti aydınlatıyorsunuz(!). Söz gelimi eşinizi dövdünüz. Bu da maalesef ortaya çıktı. Ertesi gün üstünüze bir M. Kemal süveteri geçirmeniz yeterli. Tebrikler! Yeniden dürüst, güvenilir ve kadın haklarına saygılı bir haberci oldunuz…
Yahut meşhur bir artistsiniz. E solcusunuz da tabii. Orada burada entel entel takılıp, özgürlükten, adaletten dem vuruyorsunuz. Tüh, o da ne? Bir anlık sinirle(!) sevgilinizi darp ettiniz. Hatta suratına abajur fırlattınız. Yaka paça kapıdan kovdunuz. Sonra zincirleme tehdit falan… Piyasada çok çeşidi görüldüğü için birkaç dövüş tekniğini tek kişide birleştirdim, çok takılmayın. Neyse, bu da önemli değil. Gezi vb. operasyonlara katılmış olmanız, Boğaziçi tipi komedileri desteklemeniz kâfi. Hele İnstagram’da düzenli aralıkla hasret dolu M. Kemal paylaşımları yapıyorsanız rahat olun. Merak etmeyin, suçsuzsunuz…
Veya bir okulda yüzme öğretmenisiniz… Küçücük bir kız çocuğunu taciz etmişsiniz. Şakacıktan ama! Yine de korkmayın. Şanslısınız. Okulunuz, çağdaş ve Atatürkçü bireyler yetiştirme misyonuna sahip ünlü bir vakfa ait çünkü. Rahat olun, cumhuriyetçi ve aydın haber mecralarının radarına girmezsiniz. Dedikodunuz yapılmaz. Çalıştığınız kurumun delil gizlediği kanıtlansa bile, hukuk önünde masum ilan edilirsiniz. Davanızda bin türlü katakulli döner.
Çok şey var konuşulacak fakat yerimiz dar.
Gerisini siz tamamlayın…