Bir ulus devlette yaşıyorsanız –ki birkaç istisna hariç dünya nüfusunun kahir ekseriyeti bir ulus devlette yaşıyor- bulunduğunuz devletin eğitim sisteminin dışında kalmanız düşünülemez. Ulus devletler için eğitim, başka birçok işlevinin yanında, arzu edilen insan tipini vücuda getirme araçlarından biridir de aynı zamanda. Bundan dolayı her modern vatandaşın yolu ömrü hayatında, öyle ya da böyle, bir şekilde “okul” ile kesişir. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olan devlet okullarında okuyan öğrencilerin ve o öğrencilerin ebeveynlerinin aşina olduğu bir hakikat vardır: “Eğitim; veli, öğrenci ve öğretmen ayaklarından oluşan bir sac misalidir. Bu sacayaklarından biri olmaz ya da aksarsa eğitim süreci de bundan zarar görür.” Bu cümle daha çok “Veli Toplantısı” buluşmalarında idare tarafından dile getirilir.
Eğitim sisteminde başarı ya da başarısızlıktan söz edilecekse bu konuda ailenin katkısı ve rolü yadsınamaz. Hatta bazı eğitim bilimcilerine göre ortada bir başarı varsa “aslan payı” anne-babanın merkezde olduğu ailenindir. Aksi durumda da bu böyledir. Bunun böyle olduğu teorik olarak kabul edildiği içindir ki, okullarda resmi olarak Okul Aile Birliği ismi ile bir yapı oluşturulur ve düzenli toplantılar yapılır. Her dönem en az bir kere de Veli Toplantısı tertip edilir. Evet, veli toplantıları velilerin pek teveccüh göstermediği toplantılardır. En köklü okullarda bile %50’yi bulan katılım oranlarına şükredilir. Hele hele son sınıftaki öğrencilerin velileri okulun yolunu unutur. Birçok velinin gözünde veli buluşmaları “bağış makbuzu” ile müsavi olduğundan eve gelen toplantı davetiyeleri buruşturulup bir kenara konulur. Çok samimi bir arkadaşımın babası, arkadaşımın öğrenim hayatı boyunca “Benim adım Osman, Veliler gitsin!” esprisi ile toplantı çağrılarını geri çevirmiş. Babamın da tepkisi pek farklı olmazdı: “Oğlum ben sana güveniyorum, derslerinin de iyi olduğunu biliyorum. İşlerim var, katılmasam da olur.” der ve toplantılara pek gitmezdi.
Eğitim camiasını yakından takip eden biri olarak veliler nezdinde durumun pek değişmediğini biliyorum. Zaten eğitim sistemimizin arzu edilen seviyeye gelememesinde bu bakış açısının da payının olduğu inkâr edilmiyor. İşte tam da bu sebepten Okul Aile Birliği çalışmaları çok önemli bir yerde duruyor. Bu hafta sonu İstanbul’da ÖNDER İmam Hatipliler Derneği Okul Aile Birliği Komisyonu tarafından düzenlenen “Aileli Okul İnovasyon Zirvesi” yapıldı. Zirveye; eğitim ve aile politikalarını düzenleyen en üst düzeyde siyasetçiler ve bürokratlar, Türkiye’nin 70’e yakın ilinden imam hatip okullarında görevli okul aile birlikleri il başkanları, eğitimciler, akademisyenler ve ÖNDER ailesi katıldı. İki gün süren zirvede katılabildiğim oturumlardaki tebliğlerden istifade ettim. Ancak beni asıl heyecanlandıran ve ümitlendiren iki şey oldu: Birincisi; velilerimizin okullarına olan bağlılıkları ve okullarındaki eğitimin kalitesinin artması için birçok ağır yükün altına girmeleri. İkincisi; Hem ÖNDER İmam Hatipliler Derneği gibi sivil toplum kuruluşlarının, hem siyasetin hem de bürokrasinin, ailelerin bu gayret ve isteklerine destek verip onlarla aynı ortamda bir araya gelip çözüm yolları aramaları.
Ailelerin çocuklarının eğitimi ile yakından ilgilendiği bir sistemde sorunlar daha hızlı ve kalıcı olarak çözülecektir. Sınırları iyi belirlenmiş ve iyi tasarlanmış bir Aile-Okul işbirliğinde; öğretmen de, idareci de, öğrenci de kendini daha mutlu hissedecektir. Mutlu bileşenlerin olduğu bir eğitim ortamında büyüyen bireylerin hayata bakışı ve başarısı çok daha farklı olacaktır. Okullarımızdaki idareciler velileri sadece “bağış yapması muhtemel kişiler” olarak görmemeli. Veliler her şeyden önce okulda eğitim gören çocukların anneleri ve babalarıdır. Yani çocuk üzerinde devletten de, okuldan da, öğretmenden de daha çok hakları olan insanlardır. Bununla beraber veliler, toplumun çok farklı bölümlerinde hayata değer katan meslek gruplarında yer almaktadır. Onların maddi-manevi katkılarından ve tecrübelerinden istifade edilerek eğitim sisteminde yer almaları sağlanmalıdır.
Umarız ÖNDER’in bu güzel çalışması bu alanda yapılacak diğer çalışmalara da öncülük eder. Bu tür çalışmalar ile de sivil toplum ve aileler eğitimin yükünü birlikte çeker. Devlet de zorlandığı birçok konuda daha rahat hareket eder.