Mavi Marmara gemisine yapılan saldırıda hayatını kaybedenlerin yakınları ve bu davayı yakından takip eden İHH avukatları suç duyurusunda bulunmasaydı, bu aymazlıktan haberimiz olmayacaktı. Gazze’ye insani yardım götürmek için Sarayburnu’ndan demir alan, ancak Akdeniz’in orta yerinde İsrail askerlerinin saldırısına uğrayan ve 10 yardım gönüllüsünün hayatını kaybettiği davada mahkeme, 4 üst düzey İsrailli yetkili ile ilgili görüldükleri yerde yakalanmaları konusunda kırmızı bülten çıkarmıştı. Ancak çıkarılan bu yakalama kararı, 15 aydır İnterpol’e gönderilmedi. Bir anlamda karar, işleme konulmadı, göz göre göre sümen altı edildi.

Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na gelen Mavi Marmara mağdurları, katliam emrini veren dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashkenazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin ve Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi hakkında çıkarılan kırmızı bülten kararını Interpol’e ulaştırılmadığı gerekçesiyle Adalet Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulundu.

Bu önemli kararı, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi 26 Mayıs 2014’te vermişti. İsrail’in yaptıklarının cezasız kalmaması açısından emsal oluşturacak, “İstanbul’da hâkimler var” dedirtecek cesur bir karardı. Mayıs 2014’te çıkarılan kırmızı bülten kararı, 19 Haziran 2014’te Adalet Bakanlığı’na gönderildi. Normalde bakanlığın bu kararı ivedilikle İnterpol Genel Sekreterliği’ne göndermesi gerekirken, mevzuata aykırı olarak -görüşünü almak üzere- Dışişleri Bakanlığı’na gönderdi. İddialara göre Dışişleri Bakanlığı da 17 Kasım 2014’te Adalet Bakanlığı’na cevap yazısı gönderdi; ancak bu tarihten sonra Adalet Bakanlığı geçen 15 aylık süreye rağmen kırmızı bülten formlarını İnterpol’e ulaştırmadı. Bir anlamda mahkemenin kararı, iki bakanlık arasında bürokrasi koridorlarında “resmen” kaybedildi.

Çağlayan Adliyesi’nde suç duyurusunda bulunan mağdurlar adına açıklamayı, saldırıda hayatını kaybeden Çetin Topçuoğlu’nun eşi Çiğdem Topçuoğlu yaptı. Açıklamada; “Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun davaya karşı tavrı ortadayken, ilgili bürokratların nasıl böylesine vurdumduymaz davrandığını anlamak mümkün değil. O katiller kırmızı bültenle aranması gerekirken hâlâ serbest bir şekilde istedikleri yere gidebilmekteler. Hangi davada görülmüş ki mahkemenin aldığı kırmızı bülten kararı Dışişleri Bakanlığı’na sorulsun? Velev ki soruldu, nerede görülmüş ki bakanlık 10 vatandaşın katili sanıklarla ilgili kırmızı bülten kararını engellesin?” cümleleri dikkat çekiciydi.

Evet, mağdurların sorduğu soruyu bir kez de biz soralım; böylesine önemli bir davada verilen yakalama kararını kim ya da kimler sümen altı etmeye çalışıyor? Bu kararın işleme konulmaması için kim ya da kimler, canla başla mücadele ediyor? Siyasi iradenin bu davadaki duruşu ortadayken, kim ya da kimler İsrail’i koruma ve kollama görevini yerine getiriyor? Yakalama kararının İnterpol’e ulaşmasını her iki bakanlıktaki hangi bürokratlar engelliyor?

Siyasi iradeden bu can alıcı soruların cevaplanmasını beklemiyoruz… Bu sorulara verilecek cevapların gereğinin yerine getirilmesini istiyoruz… Çok mu şey istiyoruz?