Yavuz Sultan Selim Han’ın pederleri Beyazıd Han, 1505 yılında uzun mücadeleler sonucunda Akkoyunlu Devleti’ne galebe çalıp bölgede iktidarı ele alan Safevi Şahı ile iyi ilişkiler kurmak ve Türk geleneğince usül olduğu surette elçisi Muhammed Çavuş Balaban’ı değerli hediyelerle Irak ve Farsı fethetmesini kutlamak üzere Safevi sarayına göndermişti. Ancak Sultan Beyazıd’a ulaşan bazı bilgiler, Sünni olarak tabir edilebilecek bazı grupların- sahebeye sövmekten imtina eden- Fars yurdundan kaçıp Anadolu’ya göç etmek zorunda kaldıkları yönündeydi. Bunun üzerine Sultan Beyazıd temsilcisine iki mektup yazıp verdi. İlk mektup kutlamayı içermekteydi ve mezkur hediyelerle birlikte direkt olarak Şah İsmail’e verilecekti. İkinci mektubun teslimiyle ilgili olarak ise elçisinden bölgede öncelikle araştırma yapmasını, kendine ulaşan bilgiler doğru ise Şah’a iletmesini istedi. Nitekim Muhammed Çavuş Balaban adlı elçi gerekli araştırmaları yaptıktan sonra söz konusu ikinci mektubu da Şah İsmail’e teslim etmeye karar verdi.

Bu uzunca mektup ve içeriği İranlı tarihçiler tarafından pek iyi bilinmektedir. Kaldı ki bizlere de onların kaynakları tarafından bu önemli tarihi bilgiler ulaşmıştır. Bu mektubun tümü çok önemli olmakla beraber en çok ilgimi çeken iki bölümü sizlerle paylaşmak isterim.

Sultan Beyazıd der ki:

‘’ Evvela, hiç beğenilmeyen, ömür kısalığına ve kötü nam sahibi olmaya neden olan, gençlik çağlarının hevası olan öldürmelerden uzak durun. Elbette Haccac’ın, Cengiz’in ve Timur’un halk arasında nasıl bir isimle anıldığını duymuşsunuzdur.’’

‘’İKİNCİ OLARAK, MÜSLÜMANLARA MUHALİF OLAN BİR TARİKATIN TERVİCİNİ – YAYGINLAŞTIRILMASINI- BU ÜÇ GÜNLÜK DÜNYANIN SALTANAT İŞLERİNİ İLERLETMEYE ALET ETMENİZE, İSLAM ÜMMETİ ARASINDA TEFRİKA ÇIKARMANIZA, BU NEFRET DOLAYISIYLA HAZRETİ PEYGAMBERİN MAZLUM ÜMMETİNİ KIYAMETE KADAR BİRBİRİNE DÜŞMAN ETMENİZE, İSLAM’IN MADDİ VE MANEVİ KUVVETİNİ AZALTMANIZA, BU ŞEKİLDE DİN DÜŞMANLARININ İSLAM ÜLKESİNE SALDIRMALARINA VESİLE OLMANIZA GEREK YOK!’’

Bunlar benim uydurmam değil. Yaklaşık 500 küsur yıl önce Sultan Beyazıd- ki Yavuz Sultan Selim’in babalarıdır-ettiği laflar.

Biz İran Devrimi olduğu günlerde pek sevinmiştik. Rahmetli Ali Şeriati göremedi ne yazık. Keşke de görmemiş demek geçiyor içimden. Onu da yaşatmazlardı oralarda. Çünkü o Ali Şia’sıydı ve Safevi Şia’sından oldum olası müştekiydi.

Çok yazık. Görünen o ki, İran’ın bugünkü hakimleri iktidar oyunları adına Safevi -Şah İsmail- Şia’sı olmayı tercih etmekteler üç günlük dünya saltanatı adına. Ve İslam milleti arasında iktidarları adına yol açtıkları ya da açacakları onulmaz fitnenin onların dünyasında hiçbir önemi yok.

Şah İsmail’in ruhuyla yaşayan erk sahibi bir İran yönetimi varken İslam ümmetinin başka bir düşmana ihtiyacı yok. İnanmayan, Suriye ve tüm İslam coğrafyasında yaşanmakta olan zulümler karşısındaki tutumlarına baksın.

Allah hepimize selamet vere.