Aklı başında hiçbir devlet, nüfusunun neredeyse yüzde 30’unu karşısına almak pahasına, kendi halkının düşmanlarının tarafını tutar mı? Eğer söz konusu ülke 1979’dan bu yana bir molla oligarşisiyle yönetiliyorsa ve varlığını komşu ülkelerin zayıflaması üzerine bina etmişse bu mümkündür.

İran’da 30 milyondan fazla Azeri ve birkaç milyon Türkmen yaşıyor. Çünkü bu topraklar tarihi Türk toprakları. Harezmşahlar, Büyük Selçuklular, Safeviler, Afşarlar, Kaçarlar, İran topraklarında kurulmuş Türk devletleriydi. Farsların İran yönetimine geçmesi 1925’ten sonra mümkün oldu.

İRAN REJİMİNİN TÜRK KARŞITLIĞI TARİHSEL

İran’da Türklere karşı tavır Pehleviler döneminde başlamıştı. Fakat, Fars milliyetçiliğini “Şii mezhebi ambalajında” hatta Sünnilerin yoğun olduğu coğrafyalarda “anti-emperyalist İslamcı” görünümünde sunan Humeyni rejiminin kurulmasıyla birlikte Türk karşıtlığı ülkede tavan yaptı.

İran’ın Ermenileri desteklemesinin biri , diğeri dış etken olmak üzere iki temel sebebi var:

Birincisi; Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte askeri güçten yoksun kalan Azerbaycan topraklarının Ermeniler tarafından işgal edilmesi, bütünüyle Rusya’nın Ermenilere verdiği destek sayesinde gerçekleşmişti. İran rejimi ise ABD karşıtı, doğal olarak da Rusya’nın müttefiki idi. Bu ittifakını sadece Karabağ işgalinde değil, Çeçenistan’ın işgalinde de sürdürecekti.

İran, sınırlarının dibinde güçlü bir Azerbaycan devletinin olmasından daima rahatsızlık duydu. Çünkü bu durum 1828 Türkmençay Antlaşması‘na kadar tek bir parça olan Azerbaycan Türklerinde yeniden birleşme isteği uyandırabilirdi. Bu da İran’ın tüm kuzey vilayetlerinin ülkeden kopması anlamına geliyordu. Öyleyse Azerbaycan daima sorunlarla boğuşmalıydı. Ermenilerle yaşanan çatışmalar ise tarihsel arka planı olan ve kolay kolay bitmeyecek önemli bir sorun olarak en çok İran’ın işine yaradı.

TÜRKİYE VE İRAN’IN NÜFUZ ALANLARI ÇAKIŞIYOR

İkinci etken ise bütünüyle Türkiye’nin son 10 yılına damgasını vuran gelişmelere paralel olarak devreye girdi.

İran’da rejim değiştiğinde, Türkiye’de de askeri darbe oluyordu. Cunta lideri Kenan Evren her ne kadar, darbeyi meşrulaştırmak için halkın üzerinde sürekli Humeyni korkusu pompalasa da; İran’daki baskıcı rejimden kaçan muhalifler için güvenli sığınak hiçbir zaman Türkiye olmamıştı. Pek çoğu Irak’a, imkan bulabilenler ise Batı’ya kaçtılar. Türkiye’de ise İran rejimi muhalifleri sürekli tehdit altında kaldılar, hatta bazıları suikasta uğradı. Yani Atatürkçü görünen darbecilerle, İslamcı görünen Humeyni rejimi gerçekte hiçbir zaman ihtilafa düşmediler.

İran rejimini Türkiye ile karşı karşıya getiren gelişmeler, ülkemizin gönül coğrafyası olarak tanımladığı kendi tarihsel hinterlandında nüfuzunu arttırması sonrasında oldu.

Lübnan‘da Türkiye yanlısı gruplar karşısında, İran destekli Hizbullah bulunuyor. Suriye‘de diktatörlük karşısında direnen halkı Türkiye desteklerken, Esed rejimini İran destekliyor. Irak‘ta 17 yıldır ABD işgalinin desteğiyle kurulan mezhepçi hükümetleri İran desteklerken; Türkiye işgale ve baskıcı rejime karşı duran Iraklı sünni Arap ve Türkmen siyasi hareketlerin yanında duruyor. Bu listeyi neredeye tüm Ortadoğu ve Afrika’daki örneklerle arttırabiliriz.

Öyleyse, İran rejimi açısından Türkiye’yi zorlayacak her fırsat iyi değerlendirilmeliydi. İran yıllarca PKK’ya ev sahipliği yaparak bu durumu fırsata çevirmeyi başardı. Ta ki, bu örgüt PJAK adıyla namlusunu kendisine de çevirene dek.

Humeyni rejimi çok işlevli Ermeni kartını ise hiç bırakmadı. 1915 olaylarının yıldönümünde en az Avrupa’dakiler kadar büyük gösteriler İran’da yapılıyor. İsfahan’da sözde Soykırım Müzesi, Erivan’dakini aratmayacak etkinlikler gerçekleştiriyor. Hatırı sayılır bir Ermeni nüfusunun yaşadığı İran’da, Türkiye’ye hakaret eden duvar yazılarını pek çok sokakta görebilirsiniz.

İran rejiminin Türkiye’ye düşman olmak için pek çok sebebi var. Türkiye’nin bunu engellemek için bir politikası var mı, işte bu tartışılır.