Yarın kısmetse Ramazan Bayramı’nın ilk günü, zor bir ramazan geçirdik. Bir yandan Türkiye’de ki tekrar seçim havası bir yandan da uzun süredir beklenen İran krizi ve yapılan görüşmeler yoğun bir gündem oluşturdu.
30 Mayıs-1 Haziran’da toplanan Arap devletleri tam bir dayanışma örneği göstermeden sadece “yanınızdayız” mesajı vererek Mekke’den ayrıldılar. Yani özetle Suudi Arabistan’a; “Savaşa çok hevesli olma, biz Yemen’de de yanınızdayız dedik, siz vurdunuz, biz hala yanınızdayız, siz hala vuruyorsunuz, lakin bir sonuç alabileceğiniz yok. Üstten bombalayarak, insanları açlığa mahkûm ederek, yanınıza aldığınız BAE ile beraber bir şey yapacağınız yok lütfen yeni bir ateş yakmayın. Bu ateş başta ekonomilerimizi sonrada demografik ve mezhebi durumlarımız nedeniyle bizi zor duruma sokar” noktasına getirdiler.
Her ne kadar Mısırlı yazar İdil Emin’in, “Mekke’de gerçekleşen 3 zirve; bölgenin içinden geçtiği şu zor anlarda ve özellikle de son jeopolitik değişimlerin gölgesinde Arap halkları ve liderlerinin büyük bir bilinç ve idraka sahip olduklarını ortaya çıkardı. Kral Selman’ın davetine icabet eden Araplar, bazı bölgesel güçlerin Arapların bölgedeki tarihi varlıklarını ve güçlerini geriletmek için yaratmaya çalıştığı dengesizlik ile yüzleşmek konusunda her olasılığa karşı koymaya hazır olduklarını kanıtladılar” şeklinde Arap güzellemesi olduysa da görüntü bunun tam aksi istikamette. Araplar yeni bir savaş istemiyorlar. Çünkü yeni bir savaş bu ülkeler için finans ödemesi, Amerikan askerlerinin başkentlerde cirit atması ve en önemli olasılık olarak iç çatışma riski demek.
Peki, ABD ve Araplar neyi önceliyorlar. Malum, bölgede ciddi Proxy (Vekil) güce sahip olan İran’ın kısıtlanması, olası Golan tepelerinin İsrail’e verilmesi operasyonunun başarılı olması için İran’ın Suriye’den çıkarılması, İran’ın müttefikleriyle sorunlar yaşayıp yeni arayışlara girişinin sağlanması ve bu noktada darbelenmesi durumları söz konusu.
Dün Irak’ta bulunan Bedir Hareketi, “Eğer Amerika İran’a saldırırsa Iraklılar, Amerika ile savaşacak” şeklinde bir açıklama yaptı. 20 bin kadar milis gücüne sahip Irak Bedir Hareketi, İran Devrim Muhafızları tarafından eğitilmiş, Irak içindeki önemli bir grup. Bunun yanında Haşdi Şabi ve diğer irili ufaklı guruplar da söz konusu. Yine Irak Cumhurbaşkanı Behram Salih de Mekke’de zirvesinde bu korkular nedeniyle yaptığı konuşma dolayısıyla İran sözcülüğü ile suçlanmıştı. Oysaki olası bir savaş durumunda karayoluyla İran’a girmenin tek yolu, Irak ve bu durum Irak için ciddi ve yeni bir iç savaş demekti. Salih, aslında bu korkusunu farklı sözlerle ifade etmek isterken hem Türkiye medyası hem de Arap medyası Salih’i İran sözcülüğü ile itham ediverdiler.
ABD bir çok konuyu kompleks düşünerek, önümüzdeki süreci yürütmeye çalışıyor. Rusya’nın temkinli açıklamaları ve S-400 talep eden İran’a gerginliğin arttırılmaması için bunların verilmeyeceğine dair ifadeleri bölgede nispeten tansiyonu düşürse de önümüzdeki günlerin Arap devletlerinin savaşa destek olmayacağını nazaran ortaya koymaları nedeniyle daha ilginç olacağını gösteriyor.
Takip etmemiz gereken önemli bir konu da, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Meir Ben-Shabbat ve Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Petruşev’in birkaç gün sonra Kudüs’te gerçekleştirecekleri üçlü toplantı… Suriye dosyasıyla ilgilenen üç ülkenin temsilcilerinin, “İran’ın Suriye’den çıkarılması için gerekli düzenlemeleri” görüşmek amacıyla bir araya geleceği ilk toplantı olma özelliği taşıyor olması nedeniyle resmi tam görmek adına bu hafta takip edilmesi gereken konu olacaktır. Körfez krizinin ulaşacağı boyutun Golan’ın İsrail’e verilmesi çabasının bir parçası olduğu artık net ortada, İslam ülkelerinin de buna göre bir tavır ve dil oluşturması gerekiyor.
Dünya ABD’nin oyunlarıyla baş edebilecek mi, yoksa herkes bunlara boyun mu eğecek, zaman gösterecek…
Şimdiden bayramınızı tebrik ediyor, Bayramın coğrafyamıza huzur ve esenlik getirmesini temenni ediyorum.
Selam ile efendim…