ABD, İran ambargosunu başlattı. Sert gücünü ortaya koyarak İran rejimine karşı ayaklanma ve hatta rejimin tasfiyesi isteniyor.

Peki, İran bu ambargoya karşı ne yapabilir? Devletlerin başka devletlere karşı kullandıkları iki güçleri vardır, ilki yumuşak güç diğeri ise sert güçtür. Amerika’nın dil, din ve kültür eksenli yumuşak gücü dünyayı esir almış durumda. Sert gücünü ise zaman zaman göstermekten de çekinmiyor. Kuzey Kore, Rusya ve İran’a zaman zaman bu gücünü göstererek, başta Avrupa olmak üzere birçok ülkeyi bu ülkelere karşı teyakkuza geçirmekten çekinmemektedir.

ABD, İran ile yapılan nükleer anlaşmanın ABD çıkarlarına uymadığı gerekçesiyle bu anlaşmadan çekilirken sert bir yaptırım gücü sinyali de vermişti zaten. Geçtiğimiz hafta içinde bu yaptırım kararlarını açıkladı. 8 ülkeyi 6 aylığına bu kararların dışında tuttu ki bunlar içinde Türkiye de var. Ama 6 ay sonra yeniden bir değerlendirmede Türkiye’nin durumunun ne olacağı tam net değil. Yani bu tutum devam edecek mi yoksa ABD bu kararından da vaz geçip bu ülkelere de aynı kararları uygulayacak mı? O da meçhul! Trump gibi bir siyasetçinin ne yapacağını kestirmek gerçekten de zor. Ama altı ay gibi bir süre de pek uzun değil. Türkiye’nin yıllık 10 milyar dolarlık petrol ve doğalgaz aldığı ve aldığı petrolün yaklaşık yüzde 30’unun tedarikçisinin İran olduğu bir durumda bu süreç Türkiye içinde sancılı geçebilir.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo: “Eğer İranlı yöneticiler, halkın yemek yemesini istiyorsa ABD’yi dinlemelidirler” sözleriyle yöneticiler ve halk ayrımı yapmadan ambargonun hedefinin aslında İran halkı olduğunu işaret etmişti. Ama unuttuğu bir durum vardı ki, Dünya tek kutuplu değil ve İran bir İmparatorluk bakiyesinden ayrılmış değil. İran halkının geçtiğimiz süreçte ABD ambargolarına karşı tutumu açıkça ortada duruyor. Halk ayrışmak yerine bu süreçlerde kenetlenmeyi tercih ediyor.

İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanı Haşmetullah Felahetpişe, ABD’nin yaptırımlarla küçük ve zayıf bir İran hedeflediğini fakat söz konusu yaptırımların halkın birlik ve beraberliğini güçlendireceğini ifade ederken, “İlaç sektöründeki sıkıntı şimdiden kanser ve kronik hastalıklarla ilgili ilaçlarda başladı. Ülkede ilaçların yüzde 90’ı üretiliyor. Yüzde 5 ila 10 arasında ilaç yurt dışından ithal ediliyor. Bankacılık sistemindeki yaptırımlar nedeniyle ilaç ve gıda sektöründe sıkıntılar yaşanabilir” diyerek esasında bu işe hazırlıklı olduklarını da ifade etmiş oluyordu.

Her ne kadar ABD’nin İran Özel Temsilcisi Brian Hook yaptırımların hedefinin İran halkı değil rejimi olduğunu ve bu nedenle ilaç, sağlık ve gıda sektörüne yaptırım uygulamadıklarını söylemiştiyse de olayın bu şekilde olmadığı da ortada duran bir gerçek.

İran, yumuşak ve sert güçlerini kullanırken ölçüsüz davranan bir ülke olarak yumuşak gücü olan İslam, Şiilik ve Farisiliği de aynı meyanda gördü. Bu nedenle dünya Müslümanları arasında İmam Humeyni dönemindeki popülerliğe ulaşamıyor. Hatta dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar İran’ın, Irak ve Suriye politikası nedeniyle İran’a küsmüş durumdalar bu da İran’ın bu süreçte yalnız kalmasına yol açmış durumda.

Süreç işliyor lakin İran da kolay bir lokma değil. Ambargonun dönüp ABD’yi vurması olasılığı da göz ardı edilmemeli.

Bekleyip göreceğiz lakin devleti yöneten kurumların şimdiden altı ay sonrasına ilişkin çalışmalar başlatmasında fayda var. Tabi bunu planlayanların da Uganda elçisi gibi olmaması gerekiyor.

Selam ile efendim…