İran, Ali Şia’sı ve Safevi Şia’sı arasındaki kavgada Ali Şia’sını saf dışı bıraktı ve Safevi Şia’sı ile dış politikasını şekillendirmeye başladı. Ancak bu şekillenme aynı zamanda İran açısından bir tuzaktı ve İran bu tuzağa mezhep yayılmacılığı nedeniyle şu an düşmüş bulunuyor.

Yakın zamanda Bağdat, Şam, Sana ve Lübnan’ı Tahran’la birlikte beşinci başkent olarak açıklayan  İran, tuzağa düşerek dört başkentte cephe açtı ve şimdi bu cephelerde çıkmazın içerisine girmiş bulunuyor.

İran, bu yayılmacı politikasını devam ettirirken, Şii Hilali için alan açılırken kendi içerisindeki meselelerin yakın zamanda kaşınma ihtimalini görmezden geldi ve şu an Belucistan, Kürdistan, Azerbaycan ve Sunni azınlık meseleleri başta olmak üzere bir çok meselesi kaşınmaya başlandı. Bir gün kalkıyoruz Ahvaz ses veriyor, bir gün Belucistan bir gün Mahabat… Bu gidişle 2009 yılında evlerin damlarındaki gösterilerin İran’ın farklı eyaletlerine sıçrama ihtimali çok fazla gözüküyor.

İran, 5 bin yıllık Pers kültürünün oluşturduğu siyasetle övünür ama o siyasetin hesaplarını bir türlü kapatmak istemez. Kürtlerle Yavuz Sultan Selim arasındaki anlaşmada kendisine Akdeniz’in kapıları kapatıldığı için Kürtlerle ilgili bu hesabı sürekli bir yere not eder ve vakti gelince de bunu kullanmaktan çekinmez.

İran, İnkılab sonrası gerek büyükelçilik ve gerekse de konslosluklar vasıtası ile Şia’yı ihraç etmeye çalışan bir ülke ve taktir etmek gerekir ki bu işi çok iyi yaptılar. Yıllarca bizi İran siyasetinin arkasından koşturan ağabeylerimizin bugün hatalarından dönmesi bir erdem olsa da İran siyaseti hala tam olarak çözülmüş değil.

Türkiye’de bir taraftan Caferi Türkmenlerin bir kısmı ile MHP’de örgütlenen İran, diğer taraftan yine kendisine yakın sol damarlar üzerinden de CHP ve HADEP içerisinde örgütleniyor. İşçi Partisi ile yakın dirsek teması İran’a Türkiye’de büyük bir hareket alanı oluşturuyor. Bütün bu uyarıları yapmamın sebebi arka bahçeler üzerinden vahdetin oluşturulamayacağıdır.

Mezhep çatışması ihtimali bu coğrafyanın ve Müslümanların önündeki en büyük engel olarak karşımızda duruyor. Elbette her Müslüman bu ateşi söndürmek için elinden geleni yapmalı ama bu ateş korkusu ile hakikati dillendiremezsek ateşi söndürme şansımız olmaz…Bu ateşin söndürülemesinin birinci yolu İran’da Safevi Şia’sı yerine Ali Şia’sının hüküm sürmesi ve İran maslahatının birinci önceliğinin mezhepten ziyade ümmet olmasıdır.

Bütün bu satırları yazmamdaki temel mesele iki yüzlü ve ilkesel olmayan bir politikanın bugün uygulanmasıdır. Tokat başta olmak üzere, Çorum, Sivas ve Malatya’da bir planın devreye sokulmasıdır. Almanya’da alt yapısı hazırlanan ve sahada İran’a yakın kişiler tarafından uygulanmaya çalışılan “Etik” olmayan plandır.

Plan şöyle;  Tokatta 85 bin civarında oy alan CHP’nin milletvekili çıkarmak için ihtiyaç duyduğu oy 58 bin civarındadır. Üst bir akıl burada devreye girerek 27 bin oyun  heba edilmemesi ve HDP’ye aktarılması için çalıştı ve büyük bir ihtimalle bu böyle gerçekleşecek. Tokat, Çorum, Sivas ve Malatya’da elbette Alevi kardeşlerimiz kime oy vermek isterlerse verecekler ama kimse kusura bakmasın birileri gelip bunu dizayn ediyor ve diğer taraftan da Kürtleri hergün idam ediyorsa, çözüm süreci baltalansın diye Kandil’i bombalıyorsa meselenin HDP’nin güçlenmesinden ziyade süreç olduğu apaçık ortadadır. Bunu görmek gerekiyor.

Kim nasıl istiyorsa oraya oyunu vermeli ama hiç kimse gelip o oyu asla ve asla yönlendirmemeli buna fırsat verilmemeli. Buna ilk karşı çıkan da HDP’lier olmalı ve kardeşim siz kendi ülkenize bakın demeli ne olursa olsun vatandaşın iradesine ipotek konulmamalı. Eğer o oylar HDP’ye değil AK Parti için istense de ilkesel tavrım aynı olurdu ve bunun yanlış olduğunu söylerdim.