Somut menfaatlerin güdülmediği, ticari çıkarımların, mevki, makam gibi hırsların yer almadığı istisna bir kurum aile…

Her biri kendine münhasır özellikler barındıran muazzam bir dinamik aile…

Tüm kurumların işleyişinde ve tesir etme kabiliyetinde ihtiyaç duyulan yegane potansiyel “insan”ın; varoluş, genetik özellik, karakteristik gelişim süreçlerinin neşet ettiği özel bir mektep aile…

Üstelik, kurumlar üzeri bir yetki ve yeterliliğe haiz bir kurum aile…

Toplumu oluşturan her fert varlığını; fıtri, akli, kalbi, cinsi gibi tüm özelliklerinin şekillendiği aile kurumunun soyut ve somut müfredatına borçlu.

İnsan, genetik özelliklerin transferi ile yabancılık çekmeyeceği, yalnızlaşmayacağı, benzer niteliklerle anlaşılabileceği, sığınabileceği, kendisinde mevcut olan değerlere izah bulabileceği hazır bir sistem içinde varolur.

Evvela, bir kadına eş olan erkek, muhatap seçtiği kadının gözlerinde cinsi niteliğinin farkındalığına erişebilir. Bu tercihinden evvel o erkek; evlattır (zade), erkek kardeştir, arkadaştır, dosttur, çalışandır.

Bir erkeğe eş olan kadın, muhatap olduğu erkeğin gözlerinde cinsi niteliğinin keşfine çıkabilir. Bu tercihinden evvel o kadın, evlattır (kerime), kız kardeştir, arkadaştır, dosttur, çalışandır.

Bu iki insan (kadın ve erkek) bir araya gelmekle (evlilik müessesesi ile) tüm kurumlara insan yetiştiren ilk kurum “aile”nin temelini oluştururlar. Artık, birbirini muhatap kabul eden kadın “annelik”, erkek “babalık” makamına terfi edebilir. Üstelik bu terfi, sağlık, huzur ve vicdan çerçevesinde gerçekleşir.

Sonra, insanın cinsi yaratılış özelliklerinin izah bulduğu İlahi adalet ile tesis edilmiş, yasaları, hakları ve sistemi belirlenmiş bu çekirdek birliktelikten hasıl olan çocuklarla genişler. Çok küçük yaşlarda Hayat Bilgisi derslerinde verilen “Aile toplumun temel taşıdır.” tanımına erişilir.

Ve ardından, sevgi, şefkat, birlik, beraberlik, sırdaşlık, olumlama ve/veya olumsuzlama gibi yöntemlerle toplum öncesi hazırlık sürecinden geçerek donanan her çocuk, toplumun alacağı renkte bir piksel, nitelikte pay sahibi olma yeterliliğine haiz olarak, aile dışındaki kendisi ile ortak benzerliklerle olmakla birlikte, genetik ve anlayış açısından farklı özelliklere sahip sair insanlarla karşılaşır, kaynaşır, kalabalıklaşır.

Bu yolculuk neticesinde sıralı, sistemli ve yerleşik kabuller ile toplum şekillenir ve “insan” artık “insanlık” tabirinin etkin bir aktörü haline gelerek, “insani” değerlerin inşasında rol oynar.

Dini İslam, halkı Müslüman olan coğrafyalar için aile olmak, İlahi yasalarla hikmetlendirilmiş kutsal bir müessese olma imtiyazına sahip olmak anlamına gelir. Bu imtiyaz ehemmiyetlidir!

İlahi Kitabımızda, sadece bir kadın ve bir erkeğin evlenebileceğine dikkat çekilirken, kimlerle evlenilir, bireylerin somut ve soyut hakları nelerdir, toplumun sağlıklı gelişimi için nikâh şartları nasıl yerine getirilir gibi sağlıklı bir sistemle, insanoğlunun zürriyet, miras, kimlik, ahlak, adap ve toplumun sıhhatini tesis edecek sair donanım emir ve nehiylerle belirtilmiştir. Bunun dışında kalan tercihlerin ise lanetlendiğinden haber verilmiştir.

İnsanı her anlamda (cinsi, fıtri, akli, kalbi) var eden, kadın ve erkeği birbirine ayna kılan, insanlığın şekillenmesinde risk barındıran alanlara cevap sunan, hak ve hukukunu belirleyen Rabbimizin İlahi sistemine mugayyir tercihlere paniklediğimiz kadar, Allah’ın halk eylediği insanın ihtiyacı olan sıhhatli sistemi okuma, fark etme, sıradanlaştırma ve değer yitimine uğratma melekelerimizden arındırma, ezber bozma gayretine düşebilsek, tüm tedirginliklerimize cevap bulacağımıza inanıyorum.

Zira itirazlarımızın yüksekliği nispetince itiraz edilenin güç kazandığı kanaatindeyim.

Sahip olduğumuz bize bahşedilen dini aile prensiplerinin okumasını sıhhatlice yapmayı başarabilirsek, iyi, güzel, sağlıklı, edepli ve adaplı üstelik çoğalmayı, namus ve miras gibi esasların sorun olmadığı aile yapımız, çoğalamayan, hastalıklara meydan tanıyan, psikolojik çöküntülerin başlangıcı olan, ruhsal bunalımlarla ya kimlik kaybına yahut kişilik bozukluklarına yol açacak illegal tercihler medeni yasalarla ruhsatlandırılsa da dinimizce yasaklanmış olmasının hikmetine mazhar olacağımıza inanıyorum.

Zira sağlıklı ve cins olarak kimliğinin farkına varmış kadın ve erkeğin birlikteliğini nikah ile dinen yasallaştıran dinimiz, insanın, içinde yaşadığı toplumun sıhhatini tesis etme yetkisini güçlendirmektedir.