Suriye ile ilgili yazmak artık içimi acıtıyor. Erkan Tan; 2011 ve 2012 yıllarında, TV8’de sabah kuşağı programları yapardı.  Bu programlara 2011 ve 2012 yılarında üç kere çıkıp, üçünde de Kuzey Suriye’de bir PKK devleti kuruluyor diye haykıran az sayıda kişiden biriydim o dönemde herhalde. İlk milletvekili seçildiğim 2011 yılından beri çıktığım neredeyse tüm canlı yayınlarda PKK’nın Kuzey Suriye’de adım adım bir PKK devleti kurmakta olduğu ile ilgili müteaddit kereler uyarılarda bulundum. Strasbourg’da, 2013 yılında, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinde, ‘Türkiye ile denetim sonrası diyalog- Post monitoring dialogue with Turkey’ başlıklı rapor görüşülürken, bir milletvekili tarafından bir önerge verilmiş ve ‘PKK’lı teröristler’ ibaresi, ‘PKK’lı aktivistler’ ibaresi ile değiştirilmek istenmişti. Bu önerge Avrupa Konseyi’nde oylanarak, Avrupalı milletvekillerinin ‘evet’ oylarıyla ‘Avrupa Konseyi kararı’ olarak kabul edilmişti. Bu oylamada ‘hayır’ oyu veren az sayıda Türkiye Cumhuriyeti milletvekillerinden biriyim. Maalesef bu kadar önemli bir oylamada bile ‘çekimser’ oy verebilen vekiller çıktı. Böylesine önemli bir konuda bu şekilde oy kullanabilen kişiler, Suriye’de PKK devleti kurulmasını tehdit olarak görebilir mi? Veya evet bir adım daha ileri giderek şu soruyu da soralım: Hiç vicdanları sızlamadan bu oyu kullanabilen kişiler, bin yıllık Türk şehri Kerkük’te karargâh kuran PKK’ya kimseyi dokundurtur mu? Böyle insanlara nereye kadar güven olur? Türkiye, bugüne kadar 9 milyar Dolar harcama yapmış. Üç milyon Suriyeli Türkiye’de yaşıyor. Türkiye’de okul çağında olup, hiçbir eğitim alamayan yüz binlerce Suriyeli çocuk var.  İleride ne gibi sorunlar yaşayacağımızı ise hiç bilmiyoruz. Kimse kızmasın. AB’nin verdiği 3 milyar Euro nedir ki?

Şunu da anlayamıyorum. Bir erkek, ülkesi işgal altındayken nasıl olur da ülkesini bırakıp yabancı bir ülkeye kaçar? Kadınları, çocukları, yaşlıları anladım. Onları tabii ki kabul edeceğiz. Erkekler niye savaşmaz? İstanbul’da Fatih’te, Küçükçekmece’de sokaklarda, 20-50 yaş arası Arapça-Kürtçe konuşan erkekler görüyorum. Geçenlerde gece bir televizyon canlı yayınından evime dönmeye çalışırken, bir düğün sonrası taşkınlık yapan Arapça-Kürtçe konuşan 70-80 kişilik genç erkekten müteşekkil bir grup Fatih’in caddelerinden birinde ulaşımı kısmen engelliyordu.  Bunların Türkiye’de işi nedir? Geri dönüp Esad’a karşı savaşmaları gerekmez mi? Suriye’deki savaş, Suriye’de kazanılır. İstanbul’da değil. Öyle değil mi? Bakın Türkmen kardeşlerimiz öyle yapıyorlar. Kadın ve çocukları Türkiye’ye getiriyorlar. Kendileri savaşmak için Suriye’ye geri dönüyorlar. Bugüne kadar Türkmen kardeşlerimiz, işte bu yüzden 35 bin şehit verdiler. Haricen öğrendiğime göre, Küçükçekmece’de 6-7 Ekim Kobani hadiselerine, bazı Kürt asıllı Suriyeli erkek mültecilerin de karıştığı iddia ediliyor. Gösterilerde ve olaylarda bazı gençlerin para karşılığında yer aldıkları iddiaları var.

Daha önce de müteaddit kereler ifade ettiğim gibi, dış politikada çok hızlı hareket etmek önemli. Geçtiğimiz Mayıs ayında, henüz Rusya Suriye’de hava operasyonlarına başlamamışken, TGRT Haber’de Osman Ziya Açıkel beyin programında acilen ılımlı muhaliflerin kontrolü altındaki her yerde Türkmen kantonu ilan edilmesi gerektiğini söylemiştim. Bu kantonların da en kısa sürede birleşerek bir Türkmen Devleti kurulması gerektiğini ifade etmiştim.  Maalesef, Rusya’nın hava saldırılarının Eylül ayında denkleme girmesiyle böyle bir şey artık imkânsız hale geldi. Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa son konuşmamızda elimizde sadece üç Türkmen köyü kaldığını ifade etti. Oysaki savaş öncesi sadece Türkmen nüfusun 6’da birinin yaşadığı Halep bölgesinde bile 142 Türkmen köyü vardı. Atatürk’ün Hatay politikasını iyi incelemeli Dışişleri. Irak’ta ise Rusya yok. Acilen Türkmen kantonları ilan edilmeli.

Foreign Policy dergisinde Emile Hokayem imzalı bir yazı yayınlandı birkaç gün önce.  Başlığı ‘Obama’nın Suriyeli muhaliflere felaket getiren ihaneti! Beyaz Saray, nasıl zaferi Beşar El Esad, Rusya ve İran’a hediye ediyor?’ Başlık eksik kalmış. İhanetin büyüğü esas Türkiye’ye yapılıyor. Biz müttefikimiz ve stratejik ortağımız ABD’den, Rusya ve İran ile birlikte değil, bizimle birlikte hareket etmesini bekliyoruz. PKK, ABD’nin terör listesinde ama PYD hala değil. Üstelik ABD, PYD’ye mühimmat veriyor. Sonra o PYD’nin silahları, PKK’da çıkıyor. Sur’da, Cizre’de polisimize, askerimize karşı kullanılıyor. ABD Başkanlık seçimleri işte bu yüzden çok önemli. Dünya Rusya ile dengeleri iyi tesis edebilecek bir ABD Başkanı’na ihtiyaç duyuyor. Ülke içinde ise bu ihanet çemberini kırmanın yolu, denge ve fren mekanizmalarının iyi tesis edildiği, Türk usulü bir Başkanlık Sistemine geçilmesidir. Başkanlık Sistemi ile birlikte, ‘Dar bölge’ veya ‘daraltılmış bölge’ sistemi gelirse, ancak o zaman arkasında milletin gücü olan milletin vekilleri TBMM’de ve Türkiye’nin yönetiminde söz sahibi olur. Bu millet, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı, ‘Başkan’ yapacaktır.