Karne almaya çok küçük yaşlarda tee kreşte iken alıştırmışlardı bizleri. Aramızda altı aylık olanlarda vardı, altı yıllık olanlar da.. Karne deyince her nedense aklıma, her daim CHP’nin iktidar olduğu 1974’lü yıllar gelir. Açlık, sefalet ve anarşi yılları.. Tüp, yağ, ekmek, benzin almanın karneye bağlı olduğu yıllar..
Bu arada uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Moody’s ve Fitch’in, ülkemize ayar vermek için verdikleri siyasi karneleri de unutmamak lazım. Kadim dostumuz (!) AB ülkelerinin yarım asırdır bizler için uygun gördükleri karneleri ise zaten konuşmaya hiç gerek yok.! Peki, ama neden bizler hep karneyi alan taraftayız? Hiç düşündük mü?
Kıymetli dostlar, Müslüman ülkeleri işgal edip, oluk oluk masumların kanını akıtan, darbe yapan, hükümetleri devirip ülkelerin sınırlarını değiştiren ‘’Emperyalist ve Siyonist’’ sermayelerin, bu bizlere ‘’Karne Verme’’ alışkanlıklarını artık konuşmamızın vakti zamanı gelmedi mi ne dersiniz? Konuşalım dediğinizi sanki duyar gibi oluyorum. Peki madem hadi konuşalım o vakit…
Bildiğiniz üzere, daha düne kadar ABD’ye rağmen ülkemizde asla iktidar olunamazdı. Çünkü ABD Türkiye’de istediği zaman ihtilal zemini oluşturup iktidarları devirebilirdi. Hatırlayın hele! “Koca ülke beş cente muhtaç edilmiştik. IMF’nin kapısında adeta kapıkulu askeri edilmiş, aç kursağımızın peşine düşmüştük. İslam için, soydaşlarımız için, Ortadoğu için, mazlumlar için parmağımızı dahi oynatmaya mecalimiz kalmamıştı…’’
“ABD’ye rağmen kendi politikamızı belirleyemez, yaptığımız her hamlede acaba ABD ne der diye karar kara düşünürdük. Çünkü ne zaman ülkemiz biraz kendine gelecek gibi olsa; hemen kirli eller devreye girer hain planlarını devreye sokarlardı. Üç ayda bir hükümet değişir, kardeş kardeşe kurşun sıkardı. Birlik ve beraberliğimiz adeta rafa kaldırılır, ekonomi dibe vurur, birçok yerli firma yaşanan devalüasyonlar nedeniyle batardı. Zengin daha zengin, fakir daha fakir hale gelirdi.’’
Burada yazdıklarım belki yeni jenerasyona biraz fantastik gelebilir. Ama Allah şahit bize bu karne verenlerin, ülkemiz üzerinde oynadıkları oyunların, entrikaların, ardı arkası kesilmezdi… “Sağcılık-Solculuk, Sünnilik-Alevilik, Türklük-Kürtlük, Laikçilik-İslamcılık ayrıştırmaları ile Türkiye üzerinde, 1908, 1913, 1960, 1971, 1980 darbeleri yapılmıştı. Sonra 28 Şubat, 27 Nisan, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz 2016’’ olarak devam edip günümüze kadar geldi…
Üstelik bir de, katil ABD ve ırkçı Avrupa devletleri, ülkelerine kabul ettikleri Türk siyasi liderleri asla ciddiye almaz, Türkiye’yi aşağılayıcı ve onur kırıcı hareketlerde bulunurlardı. Merve Kavakçı’ya başörtülü olduğu için “Bu kadına haddini bildirin’’ diye mecliste efelenen dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in oval ofiste ABD Başkanı Clinton karşısındaki o ezik duruşu hala havsalamızda tazeliğini korumaya devam etmektedir…
Ama artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.! Recep Tayyip Erdoğan ve samimi birkaç dava arkadaşının 14 Ağustos 2001 tarihinde artık yeter diyerek masaya yumruğu vurması ile ülkemizde hızla her şey değişmeye başladı. Türkiye için artık hamdolsun “karne verenlere karne verme zamanı’’ gelmişti. Türkiye artık eski Türkiye değildi. Hiçbir ülkenin de emir eri değildi. Köprünün altından çok sular akmıştı. Terörle mücadele etmek için İsrail’den Heron aldığımız günler artık çok geride kalmış, IMF ile borçlarını sıfırlayan Türkiye, kendi silahını, kendi füzesini kendi tankını yapmaya başlamıştı. Erdoğan ve arkadaşlarının bu sefer, ne “Yapamıyorsanız bırakın gidin’’, diyenlere, ne “Ordu rahatsız’’ diye manşet atanlara, ne de ‘’Pesilvanya’daki iblisin haşhaşilerine’’ pabuç bırakmaya asla niyetleri yoktu..
Bilakis şimdi, bu tok köpeklerin karşısında ayakları yere sağlam basan “Kime çattığınızı iyi bilin, Türkiye sadece Türkiye değildir’’ diyen bir ADAM, “Ya adam gibi müttefiklik yapacaksınız ya da yaptığınız her saygısızlığın cevabını aynen alacaksınız’’ diyen bir LİDER, Rusya ile yapılan S 400 Füze anlaşması hakkında ileri geri laf konuşanlara ‘’Size mi soracaktık haddinizi bilin, haddinizi.!’’ diye rest çeken bir YİĞİT, Suriye, Irak, Katar, Filistin’de olduğu gibi tüm Osmanlı tebaası ülkelere korkmayın “Arkanızdayız’’ diyerek yiğitçe sahip çıkan, FATİH’İN TORUNU var..
Ha, karneniz mi? O da ellerinizden öper. Lakin çalışsanız da olmaz çünkü artık sizin ‘’idrak yollarınız tamamen kapanmış’’ bilmem anlatabildim mi..!?