Hoşgörü kavramının tarihi T. Aqünas’ın “Herhangi bir dine inanmayan insanların devlet zoruyla bir inanca zorlanmamaları gerektiğine” dair açıklamalarına kadar uzanır. Mill ise hoşgörü kavramını özgürlük kavramı ile desteklerken her insanın kendine zarar verecek derecede olsa bile kendi bedeni üzerinde istediği tasarrufa sahip olma serbestliğini savunur. Protestan devrimi ile kilisenin varlığına meydan okuyan Luther ve diğer protestanlar inanç üzerinden bireyin serbestliği ile beraber Aydınlanma Çağının temellerini atarlar.

Bu gelişmeler yaşanırken siyasi tarihte hiçbir düşünür veya devlet adamı hoşgörü veya ifade özgürlüğü kavramı üzerinden bir insanın başka bir insanın inancını aşağılama veya önemsiz görme gibi bir yola başvurmamış ve bu durumu tasvip etmemişlerdir. Veya da bir inancı yersiz görmeye cevaz veren bir düşünceyi dile getirmemişlerdir.

Son yüzyılda yaşanan gelişmelerde hoşgörü ve özgürlük kavramının ölçüsüz bir şekilde geliştirilmesindeki sebebin değer ve inançları önemsiz kılma işlevi gibi bir amaç taşıdığı söylenebilir. Sadece Türkiye’de değil birçok ülkede artık sosyal bilimcilerin özellikle liberallerin bile çokkültürlülük kavramı ile farklı inanç ve kültürlere karşı yaklaşımı çok da olumlu durmamaktadır.

Hoşgörü ve ifade özgürlüğü kavramlarının inanç ve değerleri ölçüsüzce eleştirmesi ve hatta bu durumun zaman zaman hakarete varan açıklamalara dayanması, maalesef bu durumun bazı çevrelerce desteklenmesi artık insanların birbirlerine karşı olan tahammül sınırlarını aşındırmaktadır diyebiliriz. Gerçek hoşgörünün başkalarının farklılıklarına dil uzatmaktansa saygı duymayı gerektirdiğini, ifade özgürlüğünün ölçüsüz eleştiriden değil de karşıdakinin değerlerine dokunmamaya dayandığını anlayamayanların sosyal hayattan siyasete yön vermeye çalışması ile çatışmalı bir dönemden geçiyoruz.

En son ezanın kutsal olmadığını, ezanın bir metinden ibaret olduğunu, caminin de kutsal olmayıp bir binadan ibaret olduğunu söyleyebilenlerin bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi özgürlük, eylem ve ifade özgürlüğünden çok da anlamadıklarını ve işi sulandırmadan öte kışkırtma derecesine taşıdıklarına şahit oluyoruz. Bu işin sonu sanırım herkesin birbirlerinin değerlerine hoyratça saldırıp bunu da ifade özgürlüğü maskesi ile süsleyecekleri bir döneme doğru gidiyor. Dünyada hiçbir ülkede devam etmeyen bu anlayış nereye kadar bizde de devam edecek merak etmiyor değilim.