Eşler arasındaki iletişim dili ilk zamanlarda oluşur. Aslında, herkes kendisinde olanı ve yakışanı söyler, insanın kendi söylediklerini savunması bundandır. Bazen, insanın beklentisinin aksine bir şey yaşandığında, ona beklenmedik bir tepki verebilir. İnsan verdiği tepkiye bir zaman sonra kendisi bile şaşabilir çünkü o tepkiye benzer bir tepki daha önce hiç verilmemiştir. Zamanla olgunlaşan ve yerleşen iletişim biçimi, şahsın kendisini ifade etme tarzına dönüşür. Eğer eşlerden birisi hangi durumda olunursa olunsun, tercih ettiği saygın bir dili kullanır ve bunu devam ettirirse, zamanla bu istikrar ve nezaket, Allah’ın (cc) izniyle dönüştürücü olur ve güçlü olan tarafa doğru bir meyil başlar. Rencide etmeyen bilâkis onore eden bir dil, her zaman insandaki iyilikleri ortaya çıkaran tatlı bir esinti gibidir. Zorla hareket ettiremeyeceğiniz koca bir kayayı, basit bir kaldıraçla kolaylıkla hareket ettirmek gibi, çok küçük bir söz, büyük bir engeli ortadan kaldırabilir. “Sen ne yapacağını bilirsin”, “Sen her zaman kendi kalitene uygun davranmayı tercih edersin”, “Sen zaten aklı başında bir beyefendisin (ya da hanımefendisin)” gibi, zarif ve doğru bir yönü işaret ederken aynı zamanda yücelten bir dil, muhteşem etkiler oluşturacak bahar güneşi gibidir, iyilik potansiyelini açığa çıkarır.

Yanlışı hep konuşmak, yanlışı terk etmeye engel olabilir

Geçmişte zayıf bir anımızda söylenmiş bir sözün hemen özür dilenip tatlıya bağlandıktan sonra arkaya atılması gerekirken, bunun sürekli gündeme getirilmesi, evliliğe yapılmış bir haksızlıktır. Bu, gündeme getiren insanın bu konu açılınca her seferinde tekrar üzülerek duygularının tahrip olmasına, yanlışı yapan kişinin de bunu sürekli hatırlayıp yeniden hataya düşme riski taşımasına ve “Ben ne yaparsam yapayım artık bu yanlışın altında ezilmeye mahkûmum” demesine sebep olur.

Ancak güçlü olanlar affedebilir, zayıf olanlar asla affedemez (Anonim)

Özür dilemek neden vardır, pişman olduğunu ifade etmek için vardır. Pişman olanı affedememek, gurur, kibir ve yanlışın Allah’a (cc) karşı yapıldığını bilmemekten kaynaklanır düşüncesindeyim. Üzülmek ve kırılmak başka bir şey, ilişkiyi ve aradaki saygıyı sürekli zedeleyecek şekilde bunu gündemde tutmak daha farklı bir şeydir. Eğer ilişkiye zarar vermek niyeti varsa, bu çok uygun bir yoldur fakat niyet bu değilse, o zaman da bunu sürekli gündemde tutmak, ailedeki herkese zarar veren bir tutumdur. Bilelim ki;

Her sözün peşine düşmek, iletişimi baltalar.Her insan akıl tutulması, yanılması yaşayabilir, eşler bir birlerine hata yapma payı tanımalıdır.“Sen bunu nasıl yaptın?” demek, insan fıtratını tanımamaktır.Hoş görü ve sabırla harmanlanmış bilinçli bir hoşgörü, limonu limonataya çevirir.Her insanın bir olgunlaşma süreci vardır. Bu süreçte yardımlaşmak ve gelişimi desteklemek, eşlerin başlıca görevlerindendir.Sevgi zor zamanda işe yaramıyorsa, seviyor olmanın ne anlamı vardır?

Her sözün değil ama her iyi davranışın peşine düşelim. Kalıcı iyilikleri hayata katmak ancak böyle mümkün olabilir.