Yüreğimiz Halep’te cereyan eden katliama ağlarken, bir haftanın içinde, İstanbul ve Kayseri’mizde, alçakça bir terör saldırısı sonucu iki büyük patlama yaşayarak kalbimiz parçalandı. Birinde polislerimiz, diğerinde askerlerimiz hedef alındı.
15 Temmuzda kâfirlerin içimizdeki hain figüran ve ajanları tarafından bir darbeyle bu aziz vatanı işgal girişimi milletçe püskürtüldükten sonra içeriden ve dışarıdan bu kadar şiddetli teröre maruz kalmamızdan anladık ki, turuncudan başlayan, Arap baharına uzanan ve Irak, Suriye işgali ve iç savaşıyla devam eden süreçte asıl hedef Türkiye’dir.
Anladık ki, küresel güçlerin dünyayı İslam coğrafyası merkezli soktukları bu kaotik süreçte, 1. Ve 2. Dünya savaşı sonrası oluşan düzen, köklü bir değişime uğratılmaktadır ve bu değişimin ana hedefi de biziz.
Anlaşmaların, ittifakların, birliklerin içi, yenidünya düzenine uygun hale getirilebilmesi için içi boşaltılarak anlamsız hale getirilmektedir.
Bu bağlamda, Irak ve Suriye de Afganistan da yapılan katliamlar karşısında, BM, NATO, AB vesaire gibi birlikler ve ikili stratejik müttefikliklerin bağlayıcılığı çözülüp, uygulanan psiko-politik çifte standartlı stratejilerle retorik bırakılarak tek belirleyici şeyin dinamiği olarak ‘GÜÇ’ temayüz ettirilmektedir.
Bilinen ve fakat açıkça telaffuz edilemeyen bu temel gerçeklik, 15 Temmuz da, Türkiye’yi FETÖ terör örgütünü kullanarak yapılan işgal girişimi ve Deaş&PKK&PYD&DHKP-C vs gibi küresel gücün, bize karşı oynadığı oyunun argümanları olarak belirlediği, stratejik satranç taşları olarak temayüz eden terör örgütleri ile giriştiğimiz mücadelede apaçık ortaya döküldü.
“Paralel Devlet’’, “ParalelDin’’ “Paralel Ulus’’ üzerinden aşama aşama hedeflenen amaçlarına ulaşabilmeleri için uzun ve maliyetli bir yol yürüdüler. Siyasi sınırlarımız içinde ve kültürel coğrafi sınırlarımız içinde, kaotik ve anarşik ortamı oluşturmak ve yaygınlaştırmak için bir yandan terör örgütlerini kullandılar. Öte yanda içimizde, her ideolojik farklı kesimlerden oluşturdukları devletimizin askeri, güvenlik ve mülki kurumlarındaki paralel bürokratik unsurlarını kullanan, kripto ajanları vasıtasıyla ülke yönetimini organize etmeye çalıştılar.
İç siyasetimizde, ak partide hizmet cemaatini kullanarak paralel ak parti, chp de, kripto sol, azınlık unsurları ve cemaati kullanarak paralel chp, mhp de ise, cemaat ve kripto gladyo unsurlarını kullanarak paralel mhp oluşturulmaya çalışıldı. Anadolu sermayesinin denetim ve yönetimini Paralel sermaye kuruluşlarıyla ele geçirmeye çalıştılar. Paralel istihbarat oluşturdular. Paralel solcular, paralel İslamcılar, paralel Ülkücüler oluşturdular. İdeolojik boyutta, Paralel ‘solcular’ la gezi olaylarını planladılar. Paralel ‘İslamcı’larla mezhep çatışmalarını planladılar. Paralel ‘Ülkücüler’ ile Türk/Kürt çatışmasını planladılar. Türkiye, Irak, İran ve Rusya kullanılarak, Ortadoğu’daki savaşın içine çekilemeyince, Suriye de, Şii ve Sünni mezhepleri üzerinden, Deaş ve Haşti Şabi gibi örgütler vasıtasıyla sosyolojisini kurdukları mezhep çatışmasının Türkiye’ye taşınmasını, Sünni/Selefi, Şii/Alevi/Nuseyri paradoksal malzemeyi kullanarak, paralel İslamcılar üzerinden planladılar.
PKK/PYD terör örgütü kullanılarak, Paralel Ülkücüler üzerinden Türk/Kürt çatışmasını derinleştirerek bir iç savaşın doğmasını planladılar. Yakın gelecekte de anlaşılan o ki, çatışma sosyolojisi kurulan Şii ve Sünnilik üzerinden Türkiye ve İran savaşı planlanmaktadır.
Nasipse yarın devam edeceğiz