Kadın, erkek, herkes için dünya hayatı tek bir kişinin o ilk büyük emeği ile başlıyor.
Hepimiz kadının emeği ile dünyaya geliyoruz. İlk nefes de bir kadının aylarca verdiği o büyük çabanın sonunda, devasa bir ölüm kalım mücadelesi anlamına gelen doğum hadisesiyle ciğerlerimize doluyor.
‘Emek söz konusu ise bu kelimenin ‘kadın’ ile eşitlenmesi gerekir desem’ haksızlık yapmış olmam. Hayatı yeniden inşa eden ellerin sahibidir kadınlar.
Bundan bir ay evvel bir gazeteci olarak Kahramanmaraş’taydım. 6 Şubat depreminin yıl dönümü dolayısıyla bölgeyi ziyaret eden basın heyetinin içindeydim. Elbistan’daki konteyner kentte incelemelerde bulunmak üzere bölgedeydik. Orada daha ilk anda dikkatimi çeken bir şey vardı; hayatın tüm zorluklara karşın devam ettiğini gösteren bir sıcaklık karşılamıştı beni. Konteynerlerden oluşan dar, küçük sokaklar tertemizdi. Konteyner evlerin pencerelerinde çiçekler, evlerin yanında turşu bidonları, önlerinde masa ve sandalyeler vardı. Kadınlar fark ettim ilk bakışta; telâşeli adımlarla birbirlerini bir işe sevk ediyor, etraflarındakilere yardım ediyor ve bunca işleri arasında bizi misafirleri gibi görüp bitmeyen tebessümleriyle ihtimamda âdeta yarışıyorlardı. Hayatın damarına kan taşıyan, çocuklarının yaşama tutunması için çabalayan bu kadınlar, elleriyle orada sıcacık mahalleler kurmuşlar, meslek öğrenmişler ve emeklerini alın terine çevirmişlerdi. İçlerinden biri deprem gecesinden şöyle bahsetti: “Ailemizle dışarı çıkabildiğimize şükrettik ama sevinemedik; komşularımız yıkıntının altındayken sevinemezdik. Daha ilk gece ateşimizi yaktık ve bulduğumuz bir kabın içinde yemeğimizi pişirdik; çünkü ocağımızın hemen tütmesi gerekiyordu.” İşte kadın emeği hayatidir demekle bunu kastediyorum.
KADINLIK FELAKETİ
Gazze’de kadın olmak ne demek, şimdi size bundan da bahsetmek istiyorum.
Gazze’de kadın olmak; her gün öldürülen 37 anne demek.
Gazze’de kadın olmak; elindeki ve karnındaki çocuğunun yarınının olmaması demek.
Gazze’de kadın olmak; ölen çocuğuna, eşine, kardeşine, ana babasına defalarca veda etmek demek.
Gazze’de kadın olmak; yuvasını terk etmek, binlerce kişi arasında yaşam mücadelesi demek.
Gazze’de kadın olmak; mahremiyetin olmaması, duş almanın lüks sayılması demek.
YA GAZZE KADINININ HAKKI?
Savaşın üzerinden geçen beş ayın sonunda Gazze şehri, içinde yaşayan herkes ama özellikle kadınlar için neredeyse tamamen yaşanmaz hâle geldi.
İsrail’in Gazze’deki savaşı 30 binden fazla kişiyi öldürdü. Bu ölenlerden yüzde 70’ini kadın ve çocuklar oluşturuyor. Açlık, kriz boyutuna ulaştı. BM Dünya Gıda Programı, “kitlesel kıtlık an meselesi” açıklaması yaptı.
Çocuklar şimdiden yetersiz beslenme ve susuzluk sebebiyle ölüyor. Kalsiyum ve potasyum eksikliği çocuk ölümlerinin İsrail ateşinden sonraki en büyük sebebini oluşturuyor.
Çocuklarını beslemek için Gazze’deki annelerin %80’i kendisi için öğün atlıyor.
UNFPA’dan Laila Baker’ın da ifade ettiği gibi gıda ve su tedariki kıt olduğunda anneler; eşleri, ana babaları ya da ailenin diğer fertlerinden çok çocuklarını önceleyecekler ve kendilerini sona bırakacaklardır.
Dünya Sağlık Örgütü, Gazze’de 50 bin hamile kadının olduğunu bildiriyor. Bunlardan her gün 180’i doğum yapıyor. Sağlık çalışanları ve hizmetleri olmadan doğum yapmak bu anneleri çok zor ve tehlikeli bir durumda bırakıyor. Gazze’de hamile bir kadınsanız, içinde bulunduğunuz stres ve şok nedeniyle düşük yapma olasılığınız çok yüksek. Düşük yapmasanız bile çocuğunuzun ölümüne sebep olacak erken doğum riskiyle karşılaşmanız kaçınılmaz. Erken doğum, Gazze’de bebek ölümlerinin baş sorumlusu; zira kuvözler için gerekli olan elektrik ve diğer tıbbi gereçlerin hastanede bulunmaması ‘bebekler için ölüm’ anlamına geliyor.
Gazze’de yaşayan 2 milyon insanın yüzde 75’i evlerini terk etmeye zorlandı. Bu insanlar şimdi sokaklarda, çadırlarda akrabalarıyla kalabalıklar içinde, sığınacak alan bulabildikleri herhangi bir yerde birlikte kalıyor. Bu durum özellikle kadınlar için bir başka eziyet anlamına geliyor. Kendi vatanlarında mülteci bırakılan bu kadınların gıda dışındaki en acil ihtiyaçları; su, sabun ve kadın hijyen ürünleri. Gazze’deki bu kadınlar, banyo ve tuvalete ulaşmak için saatlerce, binlerce kişilik kuyruklarda üç-dört saatten fazla beklemek zorunda. Kadın ve kız çocukları maruz kaldıkları bu zorluklar nedeniyle menstrual hijyenlerinden ödün veriyor ve hâl böyle olunca da enfeksiyon ve hastalıklar kaçınılmaz olarak onları buluyor.
Gazze’deki kadınların tek isteği, bu acımasız savaşın ve insafsız durumun acilen son bulması. Zira daha fazla bu felaketi kaldıracak güçleri kalmadı.
Kadın olmak, bu olmamalı!